Yılkılar dolaşıyor rüyalarımda
Yeşilin üzerine doğan güneş
Sönümlüyor zaman sarkacını, kanımda
Paslı çivilere ben batıyorum, heyhat
Elim, içimden ne koparırsa kâr,
Dışarıda şafak yakın
Şafakla akın
İçim zemheri, buza yakın ve kar.
Dökülüyor kelimelerimin kaportası
Ağzımda konuştukça batan, sızlayan aftlar
Cürüm bana yakışan
Sana merhamet ve aflar
Kırarsan zincirimi eğer
Özgürlüğü soluyan o beyaz yılkına
Söz Rabbim, vurmayacağım eğer
Bir öfke körüğü eritince demiri
Tutup hayırla bezediğin perçemi
Vurup çıkacağız karaya batmış şehri
Bilir mi bu deli yılkı
Fırat, Meriç, Nil, Tuna ve nice nehri
Şahlanır belki görürse ummanı, bahri
Yılkın emanetim, peki ya bu süvari
Canına yandığımın dağları, kuytu
Leyleklerin göç yolları, irtifa
Derede boğdurma beni
Daya boğazıma ve yüreğime kirişi
Atacağım ok sadakte garip kalsın
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder