KUŞ DONUNA GİRMEK / Ahmet Doğan İlbey


İslâmî veçhe kazandırılan Türk menkıbelerinde velilerin, erenlerin gökte ve yerde kuş donuyla dolaştıkları anlatılır. Kuş donuna girmek sûret olarak değil, mâna yönündedir. Değişik mekânlara, yüce katlara, ulu zatların huzuruna, halkın arasına başsız ve ayaksız varmak mânasına gelir. Ermiş ve ulu kişilere has bir hâldir.

Ahmed Yesevî Hazretlerinin turna kuşu donuna girip Türkistan’ı bir uçtan bir uca dolaştığını manzum menkıbelerden öğreniyoruz. Turna kuşu, Hazret-i Ali Efendimiz’in sembolüdür. Pir Sultan Abdal’ın mısralarında icazlı bir şekilde ifade edilir: “Hazret-i Şah’ın avazı / Turna derler bir kuştadır.”  

Horasan erenlerinden Abdal Musa’nın “Ali oldum, âdem oldum bahane / güvercin donunda geldim cihâne” ve Şah Hatayî’nin “Güvercin donuna giren / Pervaz olup göğe ağan…” mısralarında Hacı Bektaş-ı Veli Hazretlerinin kuş donuna girip mâna âleminde dolaştığı söylenir.

Şerh ustalarına göre, “Kuru idik yaş olduk ayak idik baş olduk / Kanatlandık kuş olduk uçtuk elhamdülillah” mısralarında Yunus Emre Hazretlerinin, şeyhi Tapduk’un kolunda mânevi yolculuğuna kuş donuna girerek çıktığı anlatılıyor.

Sualimiz şu: Modernizmin ifsadından kalbi ve dimağı lekeli olan bizler, modern câhiliye donundan çıkıp hangi kuşun donuna girmeye tâlibiz? Don değiştirmeye, yâni Ali Hocam donuna girmeye cesaretimiz ve tâlimimiz var mı? 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder