GÜZ MEVSİMİNİN BAHÇIVANI/Adem YAĞMUR

Geldiğin mevsimin sonu kışın habercisi idi. Kışın ortasında gül mü yetiştirilir hocam?
Bahçeler dikenli çalılarla dolu. Eğer çalı varsa, bu toprak gül de yetiştirir; bahçıvan olmasını bilmeli. Güz mevsimleri sabır ister, bedel ister. O beklenen nevbaharların müjdecisi sen olmalıydın.

Toprağın bağrına ne sundun da kabul etmedi. Mütevaziliğin, toprağı kıskandırıyordu. Dikenlerin meyvesi gül olmalı, kokusu sen olmalıydın.

İlk tanışmamız saçlarımdaki ellerinle olmuştu, sonra o ışıltılı gözlerin... “Bir mumun ışığı ne kadar ışıtır ki?” demişlerdi. Sen diğer mumları yakmak için geldiğini söylüyordun. Ne kaybedeceksin ki ateşinden, nar-ı beyza sen olmalıydın.

Bir dünya vermiştin kalbinin haritasından, o haritanın sınır boylarını arşınlamaya çalışıyorum hâlâ. Ardında bıraktığın uçsuz bucaksız bu dünya sen olmalı, sonsuzluğun çizgisini sen koymalıydın.

Büyük projelerin yoktu belki ama sermayesi sevgi olan ummanlar gibi engin bir yüreğin vardı. Gözlerinden, yüreğime akan ince bir sızın vardı. Sensizliğinde cansızdım ama can sızım sen, sen olmalıydın.

İlmek ilmek dokunan bir nakış gibi gönlüme dolan onulmaz bir akış vardı. İşlenen gergefin kasnağında nadide bir bakış vardı. Adı sendin, sen olmalıydın.

Yakana bir gül takarsın sen gül olur, gül kokarsın ama sen bir bahçıvan olmalı her bahçeye bir gül olmalı, bütün alem gül kokmalıydı. Fikirlerinin kokusunda sarhoş olmuştum, ben bu yüzden öğretmen olmuştum.

Ne güzel günlerdi seni dinlemek; bazen hissiyatına kement vuramıyor gözlerinin bendi yıkılıyordu. Hep sağlığında söylediğin gibi ‘’okşanmamış bir baş, alınmamış bir gönül kalmasın’’ diyordun. Sana gelmek istiyorum, gönlümü okşaman yeter. Yüreğinden bir parça ver de şu ten kafesim hamallıktan kurtulup hissiyatını taşısın.

Seni gören gözlerle görüşüyorum bazen, bilmediğim ayrıntı hatıraları dinliyorum. “Herkese selam verirdi’’ diyorlar. İlk defa görenler, tanımayanlar onunla biraz hasbihâl edince “sizi bir yerlerden tanıyor gibiyim’’ derlerdi. Senin de, benim de tanımadığımız birisi cenaze defnedildikten sonra orada bulunan birkaç kişiye şöyle diyordu: ‘’Hocam vefat edinceye kadar onu tanımamıştım, ne kadar büyük bir insan olduğunu şimdi daha iyi anlıyorum. Ben köyde yaşıyorum, maddi durumu iyi birisi değilim hatta veliler toplantısına geleceğim zaman bile sıkıntıya giriyordum. Benim öğrencime velilik yaptı, her ihtiyacında çocuğum onu aradı ama onunla bizzat tanışmak cenazesine gelmemle mümkün oldu.’’

Ey kutlu yolun yolcusu; hâlâ gezdiğin sokaklarda ayak izlerini arıyorum, üzerinden seneler geçmiş olsa da bıraktığın izlerin derinliğinde yol alıyorum, onları kimse kolay kolay silemez. Yol yordam bilenler bulabilir o izleri.


Gül kokusu ellerinden öpüyorum öğretmenim.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder