DÜKKÂN'A DRONE GELDİ AHMET ABİ / Casım ÇOBAN


Fotoğraf: Ahmet Bilal Arslan

Dükkân denen, sağanak rahmete müptela, Selçuklu mimarisi minareye nazır mekânda dertlere derman arıyorduk. Hazirun arasında şair, üdeba, dervişân, çavuş, sanat yönetmeni ve kıymetli dostlar mevcuttu. Bu aciz kul dükkânda her daim minareyi tam karşıdan temaşa eden bir zaviyede otururdu.  Sanat yönetmeni dostumuzun yanında getirdiği henüz Türkçe kat’i bir ismi olmayan lakin dünyanın drone diye bildiği cihaz da o akşam dükkânı ve minareyi aynı kareye almıştı.  Drone’nun ismi hakkında başlayan mülahaza cihana yön verme meselesiyle zirveye ulaşmıştı. Hülasa şu nazariye üzerinde ittifak edildi: Topu atan alır, iti öldüren sürükler, cihazı icat eden adını koyar.

Bugün bir dostumun bana yolladığı bir videoyu seyrettim. Elinde bir kâğıt parçası ile gökyüzüne bakarak galiz küfürler yağdıran gariban Anadolu köylüsü ilk başta divane bir şahıs görüntüsü veriyor. Ta ki ekrana havada asılı duran drone ve trafik polisi görevlileri dâhil olunca mevzuyu tecrübemle fehmettim. Emniyet Müdürlüklerinde görevli Trafik polisi memurları zaman zaman kırmızı ışık uygulaması yaparlar. Sivil giyimli bu memurlar trafik ışıklarının beri yanlarında durarak ellerinde kamera ile kırmızı ışık ihlal yapan araçları tespit eder aynı anda ileride bu ihlali yapanlara ceza kesmek için bekleyen resmi trafik ekiplerine telsiz vasıtasıyla ihbarda bulunurlar. Bu kez bu sivil memurların yaptığını bir drone tek başına yapma kahramanlığı göstermişti. Ve tabi ki neticede ışık ihlali yapan vatandaşı da bekleyen görevlilere ihbar etmişti. İşte bu, elinde ceza makbuzu kendisini ihbar eden cihaza galiz küfürler savurup adaletin olmadığından dem vuran Anadolu insanın hikayesi.

 Sanayi Devriminin mazide kalalı asırları geçti. Hâlâ insanın yerini makine alırsa ne olur sualiyle iştigaldeyiz. Bu sualin temelinde yatan kaygı da İnsanoğlunun işsiz güçsüz kalması ve iktisadi buhranlardan yana duyulan kaygıdır. (Bizim bu konu hakkındaki duruşumuz nettir: Er-rızgu alellah) Yukarıdaki hikâyede ne drone’un adını, ne “ne olacak bu memleketin halini”, ne de insanın yerini makine aldığında ortaya çıkacak iktisadi buhranı kaygı ettim. Tek kaygı ettiğim yapay zekânın hakkı oldu. Videoyu seyredince ilk aklıma gelen 1993 yapımı olan başrollerini Slvester STALLONE’nin (nam-ı diğer rambo ve rocky) oynadığı Cezalandırıcı adlı sinema filmi oldu. Filmde Stallone derin dondurucu ile dondurulmuş ve gelecekte uyandırılmış bir devlet görevlisidir. Filmde dondurucuya konulup hayattan izole edildiği dönemde cep telefonu Sömürge devletlerinde para kavramını başka bir isimle kullanan birkaç zevatta mevcuttu.

Tablet internet drone instagram android v.b. bilişim kavramlar ya yoktu ya da avamın eline düşmemişti.

Dondurulduğu dönemde klavye erkekliği yapıp başkalarına sanal ortamda hakaret edenlerin Polis Merkezlerinde ifade alınmıyordu.

Dondurulduğu dönemden kalma azılı bir suçlu dondurucudan bilişim çağında kaçınca, Stalloneye ihtiyaç duyulur ve artık hayatın tamamen yapay zekayla idare edildiği malum döneme Stallone gözlerini açar. Tüm bu bilişimin gelişim sürecini birebir ilmel, aynel ve hakkel yakin müşahede edemediği için her şeye yabancıdır ve uyum sorunu yaşamaktadır kahraman! İşbu sebeple dondurucuya konulduğu dönemde sahip olduğu ağzı bozukluk da kendisiyle birlikte geleceğe taşınmıştır. (Huyun çıkıp çıkmayacağını başka bir yazıya bırakarak yazıya devam ediyorum) Her tarafta insanları gözetleyen yapay zekâlar mevcuttur ve sözlü ya da fiili her türlü kural ihlaline ceza kesmektedirler. Bu duruma alışamayan kahraman ağzının bozukluğundan mütevellit sürekli elinde ceza makbuzu ile gezmektedir ve bizim gariban Anadolu insanı gibi kendine ceza kesen cihaza da ayrı bir zılgıt(alaheri) çekmektedir. 

Kalbim bu olayları aklından geçirirken kaygı duyduğum meseleye takılıp kaldı. Küfür müstakil halde başlı başına bir günahtır. Bu cürmü işleyen zat bunu kendi başına öfkesine hâkim olamadığında bir muhatap olmaksızın yaptığında İslam hukukuna göre kendi ile Rabbi arasındaki hukuka riayetsizlik yapmış olur. Ve “Tevbe eden günah işlememiş gibidir” hükmünce affolunacağını ümit ederiz. 2.kaide olarak mezkûr zat küfrü muhatabına ya da gıyabında bir zata yaptığında tevbe etmesiyle iktifa olunmuyor küfre muhatap ya da matuf olunan zattan helallik alınması şart koşuluyor. Bilişim çağında insan mahlûkunun yerine amelelik niyetiyle icat edilmiş yapay zekâya küfür etmek 1.kaideye göre mi 2. Kaideye göre mi yoksa 3. bir kaideye göre mi hükme bağlanacak? Bu sualime Diyanet İşleri Başkanı Prof.Dr. Ali ERBAŞ cevap vermesin, mümkünse ve de lütfederse aziz dostum M.Raşit KÜÇÜKKÜRTÜL cevap versin.  
                                                                                    
Baki selam ve muhabbetle…
       

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder