İZABEL, MAVİLİKLERDE BİR KUĞU…
Ah izabel...
O an oradaydık hepimiz,
İnkâra yol açan tedirgin yamaçlarda...
Hepimiz şahittik katledilişine taş duvara kazınmış
insanlığın…
Sen maviliğin, eserisin izabel...
Sana bakınca güzelleşiyor dünya...
Ne bileyim izabel tuhaf oluyor insan...
Duyunca izabellerin öldürüldüğünü..
Benim hala umudum var içimde yeşeren...
Eşkin bir ot gibi, vuslatın aşkımı öldürecek izabel,
Sana yaralar kuşanırım ben kılıçlar yerine...
Benden uzak olmalısın.. .İzabel
Sen kimseyi sevemezsin, sevmeyeceksin...
Uysal gecede şeytanlara çobanlık yapan kadın...
Kan göllerinin ürkek kuğusu...
Acının içinde açan bir çiçeksin sen...
Sana çiçeklenesim var ey hayal...
Rüyalar gerçek olmak için vardır...
Ve sen benim uyanıkken gördüğüm düşsün izabel
Beni bir avuç suda boğmaya çalışan
Zehir soluyan düşmanlarım değil
Belli ki sofrasını açıp beni doyurmaya çalışanlar
öldürdü...
Sığınılası bir limansın sen bana İzabel...
Senin bir gülüşüne vurulurum ben...
Hayırlı cumalar izabel...
Ölemedim sana geldim.
Kaç kere vurdular beni,
Kaç yerimden bıçaklandım ihanetin lanetiyle,
Bana yaşama hakkı ver yeniden...
Bohçamda sana gül dalı baharlarla geldim izabel...
Serkeş ve oldukça haz dolu bir nehirde yıkanalım senle...
Beni vaftiz et göğsün arasından akan şarap dolu
nehirlerde izabel...
Belli ki kıyamete vakit var, bekleyebilirdim seni...
Ama bir kuş ölür düşümde, göğsümde mezar taşları
yükselir...
Senin bereketli göğsünde büyür benim tutkum izabel...
Belki bu baygın sevdaların adamı değiliz bize ağlamak
düşer...
Tam düşecekken o aşk denilen vahşi kısraktan, izabel
Tutuğum ellerin olmalı derin pişmanlıklarla.
Yolumu gözleyen dalga dalga sallanan patikalarda
Kıvrımlanan yamaçlarında bir baharla kol kola...
Çürümüş Selviler gövdesine yaslanmış yaşlı kızlar...
Dört yanımda kızıl selviler...
Bir bilen var mı adını...
Sen bir aşkın sınırısın,
Mevsimin en soğuk günüsün belkide...
Ey bin parçaya bölünen karanlığı yüzümden söküp,
Uluğ bir otağ kuran göğsümün kır çiçekleriyle süslü
örenlerine...
Seni bir tanıyan bir bilen var mıdır?
İçimde karlı bir gece yaşanırken tenim kor ateşlerde...
izabel
Sen mürekkebe bulanmışsın sonsuzluk denizinde...
Yaslanıp göğsüne, masallar dinleyesim var senden
izabel...
El yordamıyla yalpalayan bir âmânın hislerine rehberdir,
İçimde dörtnala sana doğru koşan atlar İzabel...
Aşkından kör olmuş bir adamım ben...
Ve sana yazdığım şiirleri ancak körler duyabilir...
Sen siyahlar içindeki beyaz kadınsın...
Senin iyimserliğin cennetten yeryüzünü seyre
dalışındır...
Sen benim kaçıncı yıkılışımsın bu asırda...
Nasıl alışırsa bir kuş mavi göğü yitirmeye
Bende öyle alıştım insanlığımı yitirmeye...
Haz aldığım tek an ve tek yer senin huzurun ey sevgili...
İçimde bin bir hikâye hangisini sana anlatsam bilemedim
izabel...
İzabel kan akan nehirlerin sahibi...
“Kırk yaşıma kadar hep intiharı düşündüm ama kırk
yaşımdan itibaren insanların intihar etmeye değmeyeceklerini düşünmeye
başladım." İ.Özel...
Aslında tamda böyleyiz hepimiz, bende değmeyeceklerini
düşünüyorum... Çünkü kırk yaşındayım ve bakirelerin lanetinden korkmuyorum
izabel...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder