BİR ŞİİR BİR GÜZELLEME "TOPRAK"/Casım ÇOBAN


Ömer Yalçınova’nın Muhit yayınevi tarafından 2020 yılında basılmış "Yanına Gittiğimizde" adlı kitabında yayınladığı şiirlerden birisidir Toprak.

Toprak; kültür ve medeniyetimizde her daim münbit, doyurucu, hürmete en layık unsurlardandır. Büyük ozanımız Aşık Veysel'in "benim sadık yârim kara topraktır" ifadeleri bu hususta en meşhur sözdür. Toprak iktisadi açıdan bereketli olması hasebiyle önemini ortaya koyarken: ilahi bilgi kaynakları açısından da insan bedeninin ana maddesi olması bakımından büyük önem arz etmektedir.

Toplumumuz toprağı bu denli müspet ve kıymetdâr bir intiba ile hatırında tutarken, şair Yalçınova şiire: "Toprak soğuk ve sert" diyerek giriş yapmıştır. Şair bu girizgahı ile okuyucunun daha ilk cümlede bütün dikkatini toplayarak, farklılıklara duyarlı ve şiirin devamında gelecek alışılmadık durumlara hazırlıklı olmasını arzulamıştır. Bu alışılagelmedik durum hemen şiirin ikinci satırında "Dinlemeyecek misin ayın ve yıldızların söylemediğini" şeklinde karşımıza çıkıyor.

Söylenmeyenleri öğrenmenin iki şekli vardır ay üstü âleminde

1- Latif mahluklar yıldızlara yaklaşabildiği kadar yaklaşıp, gizli bir halde kulak misafiri olmak suretiyle söylenmeyenlerden haberdar olmak isterler. Bu gizlilikleri ifşa olursa ezcümle yıldızların hışmına muhatap olup; recm edilirler.

2- Ben-î âdemden kendini tanımakla Rabbini tanıyıp, kemale eren zevata "Ay Güneş ve yıldızlar secde etmek" suretiyle söylemediklerini anlatmış olurlar.

Şair Yalçınova ikinci satırda okuyucuya yukarıda bahsi geçen iki seçeneği sunarak: recm edilenlerden misin, secde edilenlerden misin? diyerek nefis muhasebesine davet etmektedir.

Şair devam eden satırlarında okuyucunun nefis muhasebesini yaptığını kabul ederek artık okuyucunun kâinat serüveninde şuurlandığını;

" nereden geldiğini biliyorsun,

 nereye gittiğini"         

dizeleriyle imtihanının artık başladığını beyan ederken,

"ama elin ayağın bağlanmış" diyerek de beşer cihetinde Ali Şeriati'nin 4 zindanına işaret etmiştir. Dua, Toplum, Tarih ve Nefis.

 Burada bu dört zindanı okuyucunun zihnine ve gönlüne havale ediyorum.

Şair Yalçınova insanın kâinat serüvenini başlattıktan sonra en can alıcı dizelerle insanın hep yalnızlığını ve kimsesizliğine aşağıdaki şekilde ele almıştır.

"takılıp kalacaksın yine karanlığına

alacakaranlığına kimsesizliğin

 yine türbe türbe arayacaksın bütün yitirdiklerini"

Gaflet dediğimiz şey kişi ile rabbi arasında kalın duvarlar ören kişi, eğlence, iş ve benzeri unsurlardır. Hayatı içtimainin içerisinde müreffeh zamanlarımızda bu unsurlar bizi evvela bizden saniyen rabbimizden uzaklaştırır ve sanırız ki mallarımız, mevkiimiz, evlatlarımız ve dostlarımız bizim her şeyimizdir. Dertlerimizin dermanı olduklarını sanırız.

Oysa sahabelerin vefat edeli 1300 yıl oldu. Her şeyimiz sandığımız çevremizdeki unsurlar: hakkımızda takdir edilen imtihan vuk'u bulduğunda, yavaş yavaş yanı başımızdan uzaklaştıklarında kimsesizliğimizin alacakaranlığına takılıp gafletten uyanıyoruz.

Bu uyanış bizi rikkat ehlinin türbelerinin başında demlenmek suretiyle "illa hu!" hakikatine erdiriyor. Yitirdiğimiz hikmetimizi camilerde değil de türbelerde arayacağımızı:

 "yine türbe türbe arayacaksın bütün yitirdiklerini"

ifadesi ile satırlara dökmüş şair Yalçınova. İslam medeniyet ve kültüründe mümin kulun selim kalbi rabbi Teala'nın namazgâhıdır, sarayıdır. Türbelerde defnedilmiş ezcümle kâmil zevatın huzurunda yüce yaratıcıya sığınmak; duaların makbuliyeti açısından önemlidir. İşte yukarıdaki son satır öze dönüş yolculuğunda yolunuzu aydınlatacak "ahlak azizlerinin" varlığının ehemmiyetine işaret etmektedir.

Çatık kaşlı şairin rakik gönlünden süzülmüş olan bu dizeler fakirin sadrına bu hususları ilham etti. En doğrusunu Allah bilir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder