KİTABIN TARİHÇESİ VE KİTABA MEDHİYE / Ahmet Doğan İlbey


Kitap ve kütüphâne tarihimizi kılcal damarlarına kadar araştırıp yazan Prof. Dr. İsmail E. Erünsal’ın bu sahadaki birkaç kitabından biri olan “Orta Çağ İslâm Dünyasında Kitap ve Kütüphâne” kitabı, kitabın doğuşunu, emekleyip yürüyüşünü ve insan eliyle medeniyete dâhil oluşunu anlatan tek kitaptır. Bu muhteşem eserden istifade ederek, hayatımızın vazgeçilmez bir parçası olan, gönül ve dimağımızı aydınlatan, hâfızamızı kaydeden, ilim ve irfanımızı nesilden nesile aktaran kitaplara, haddim değil ama, karınca kararınca bir medhiyedir bu yazı
.

Sevenlerini, müptelâlarını asırlardır peşinden koşturan, uğruna her fedakârlığın göze alındığı kitap nedir? Hâl tercümesinde neler var? D. Mehmet Doğan’ın “Büyük Türkçe Sözlük” nde (s.1041) kitabın kısa târifi şöyle: “Allah’ın insanlara peygamberleri vasıtasıyla gönderdiği emirleri ihtiva eden vahiy eseri. Kitabullah. Kur’an-ı Kerîm. Yazılmış ve basılmış sayfaların bir araya getirilmesiyle oluşan toplam. Yazılı emir, mektup.”

Diyanet İslâm Ansiklopedisi’ne göre kitap, “İki deri veya kumaş parçasını birbirine eklemek, inci tanelerini dizmek, su kırbasının ağzını sıkıca bağlamak gibi mânalara gelen ketb kökünden masdar olup hem harfleri yazıyla birbirine ekleyip dizmeyi, hem de masdar-isim olarak bu şekilde oluşturulan yazılı metni ifade etmek üzere kullanılmıştır. Kur’ân-ı Kerîm’de kitab kelimesiyle aynı kökten bazı fiiller ‘yazma’ mânası yanında ‘farz kılma, hükmetme, takdir etme’ mânalarında da geçmektedir.” (Cilt: 26, s. 121)

KİTABIN TEKÂMÜLÜ

Kitapların atası hayvan derisinden yapılan parşömene ve papirüs bitkisinden elde edilen kağıtlara yazılı ilk metinlerdir. Müslüman milletlerde kitabın ilk hâli imlânın çoğulu “emâlî” şeklindedir. Âlimlerin, talebelerinin ortasına oturup ilmini anlattığı ve talebelerinin de yazması mânasına gelir. Bu usulle yazdırılan metinler cüzler hâlinde bir araya getirilip kitap formuna sokulmuş. Kitabın bildiğimiz şeklini alması, kağıdın dokuzuncu asırda İslâm milletlerinde imal edilmesi başlar. Kitabın ciltle tanışması İslâm dünyasında dokuzuncu asrın ortasındadır. Bu asrın sonlarında Bağdat ve Şam’da kitapların ciltlere bürünmesi hızlanır. Daha sonra kitap tezhip ve hat sanatıyla bezenmiş bir mazrufa girer. (Erünsal, a.g.e., s.87-88)

Kitap üç maddeden meydana gelir: Kağıt, kalem ve mürekkep. Müellif, yâni yazıcı kitabı inşa edendir. Eski kitapların giriş kısmına mutlaka besmeleyle başlanırdı. Bölümlerin başında ise “hamdele” ve “salvele” yazarak devam edilirdi. Kitapların sonunda kitabı “istinsah”, yâni çoğaltanın adı sanı, çoğaltma tarihi gibi kayıtlar ve yazanın şeceresi, doğum ve ölüm tarihi gibi bilgiler yer alırdı. Eski kitaplar, konusuyla birlikte yazarının adını taşırdı. “Es-Sicistanî’nin Kitâbu’l Mesâhif’i”, “İbni Mücâhid’in Kitâbu’l-Kırâ’ati’il-Kebîr’i”, “Tezkire-i Şu’arâli-Âşık Çelebi” gibi… (Erünsal, a.g.e., s. 169)

KİTABIN KORUYUCUSU: YÂ KEBİKEÇ

Eski kitapların korunması için sırtına “Yâ Hâfız”, “Yâ Kebikeç” ifadeleri yazılırdı. Allah’ın (c.c.) koruyucu sıfatı olan “Yâ Hâfız” ifadesini kitabın alnına yazmak Müslümanlarda bir gelenektir. Kitap kültürümüzün zaafa uğradığı modern zamanlarda pek kullanılmayan “Kebikeç” in kitaplara dadanan kurtların kıralı bir cin olduğu söylenir. Kebikeç otu kitabın arasına konulduğunda kurtların kitaba yaklaşamayacağı düşünülmüş. Dahası, mürekkebin içine zehirli ot da denilen kebikeç otunun özünden katılarak yazılan bu kelime kitabın sırtına üç kez yazılırdı. Bâzı kitaplarda “kebikeç” ifadesinden sonra Ashâb-ı Kehf’in köpeği Kıtmir’in adı da dâhil edilirdi. (Erünsal, a.g.e., s.160-161)

Kitabın insan içine çıkışı ve hayatımıza dâhil oluşu hülâsanın hülâsası olarak böyle. Kıymeti ulvî emirlerle ve insan sözüyle tasdiklenmiş kitaplara ta’zimde bulunmak ve sevgi göstermek her kitapseverin boynuna borçtur. Bu vazife yerine getirildikçe kitaplar daha çok insanın başucu dostu olacak. Bu mânada kitaba medhiye yazan bir eski zaman şairinin kitap gazelini paylaşarak, kitap dostluğuna dair âcizâne vazifemi yerine getirmek istiyorum. 

“KİTAP YÜZ YAPRAKLI BİR GÜLDÜR”

Kanunî devri dîvan şairlerinden ve “Tezkiretü’ş-Şuarâ” nın yazarı Latîfî (1491-1582) kütüphânesindeki her bir kitap için “Bütün dertleri defeden hakiki ve müşfik dost” mısraını yazan “mecânin-i kütüb” yâni kitap mecnunluğuyla meşhurdur. Kitaplara dair yazdığı gazellerden sadece “kitap ilkbaharda açmış yüz yapraklı eşsiz bir gül” mısraı onun ne yaman bir kitap sevdalısı olduğunu anlatmaya yetiyor. Bu mısraını sadeleştirip yazı başlığı yapan Dursun Ali Tökel’in “Latîfî Der ki: Kitap Yüz Yapraklı Bir Güldür” yazısı kitap dostluğumuza ziyadesiyle şevk verdi.” (Türk Dili Dil ve Edebiyat Dergisi’nin Nisan 2004, 748. sayısından iktibas eden Akademik Dergipark.org.tr.’nın 26 Aralık 2019 tarihli sayfası)

“Her dem ehl-i dillerün yanında yârıdur kitâb / Mûnis-i evkâtı yâr-ı gam-küsârıdur kitâb / Nitekim eglencesidür mâl ü câhı câhilün / Ehl-i irfânun da mâl-i bî-şumârıdur kitâb / Yeg durur bin kân-ı zerden ehl-i fazla bir varak / Câhil almaz bir pula n’etsün ne kârıdur kitâb / Kenz-i lâ-yefnâya irer pâdişâh-ı vakt olur / Her kimün gencine vü gencine-dârıdur kitâb/ Gel berü ey zulmet içre âb-ı hayvân isteyen / Bu sevâd içre o aynun çeşme-sârıdur kitâb / Gonca-veş dil-teng olanun gönlin açar gül gibi / San gül-i  sad -berg-i fasl-ı nevbahârıdur kitâb / Ol kişi buldı cihân içinde yâr-ı bî-halel / Ey Lâtîfî her kimün yanında yârıdur kitâb / Hikmet anda ma’rifet anda hakîkat andadır / Hâsılı sermâye-i dünyâ vü dinimdir kitâb.”

KİTAP DÂVASININ TELLÂLIYIZ

Bu mısraları şerh etmek haddim değil. Latîfî’nin kitaba güzelleme yaptığı bu mısraların bugünkü Türkçeyle şerhi de yapılmış. Biz kitap dâvasının tellâlıyız. Kitap aşkının cezbesiyle duyurmayı, nakletmeyi seviyoruz. Kitap yârânı aşk ile okusun:

“Kitap her zaman gönül ehli insanların dostudur, kitap bu insanların her anının en yakın arkadaşı ve sıkıntılarını alıp götürenidir. Makamlar, mevkiler, mal ve mülkler cahillerin eğlencesidir; irfan ehli insanların kitapları ise onların yegâne malı mülkü ve hazinesidir. Fazilet sahibi insanlar için bir kitap yaprağı binlerce altın madeninden daha değerlidir. Ama bu hazineyi câhile versen, câhil işte anlamaz, bir kuruş bile vermez. Kitap denen o hazineye kim sahipse o kişi, bitimsiz bir hazineye konmuş ve vaktin padişahı olmuş demektir. Ey ‘ölümsüzlük suyu karanlık mağaralardaymış’ deyip de abıhayatı aramaya çıkan zavallı, o hazineyi yanlış yerde arıyorsun, asıl abıhayat bir kitabın siyah mürekkeple dizili satırlarında akmaktadır. Kitap, bir gonca gibi sıkışıp kalmış gönülleri açan, bir ilkbahar mevsiminin âdeta yüz yapraklı gülü gibidir. Ey Latîfî, kimin yanında arkadaş olarak bir kitap varsa o bu cihan içinde ebedî bir dost bulmuş demektir.” (Tökel’in adı geçen yazısı)

“KİTAP AY YÜZLÜ BİR YÂR GİBİDİR”

Latîfî için kitap âşık olunan bir mâşuk gibidir. Öylesine içten sever ve tasvir eder ki kitabı, şu cümleler bir sevgiliye yazılmış sanki: “Benim nazarımda her kitap ve defter gencecik bir sevgili ve ay yüzlü bir yâr gibi idi. O sayfalardaki harfler ve noktalar sanki sevgilinin yüzündeki benler ve gençliği anlatan yüzlerdeki tüyler idi. Ve kitaplardaki her bir satır sanki sevgilinin misk dolu, kıvrım kıvrım, anber kokulu saçları gibi görünürdü.” (Tökel’in adı geçen yazısı)

Dâvamız kitap olunca, “Elimde olsaydı her karış toprağa, buğday eker gibi kitap ekerdim” diyen ecnebî filozofun sözü dahi kitap aşkımıza şevk veriyor. Âmâ üstad Cemil Meriç’in “Seçiş hürriyetimizin sınırsız olduğu tek dünya, kitaplar dünyası” cümlesini dimağına yazmamış bir kitap tiryakisi var mıdır?

“KANUNLAR ÖLÜR, KİTAPLAR ÖLMEZ”

Asıl adı Mustafa bin Abdullah olan, devletin “Mukabele Kalemi”ndeki üstün vazifesinden dolayı “Hacı Kalfa” ve “Kâtip Çelebi” (1609-1657) adıyla bilinen büyük âlimin günümüz Türkçesiyle sadeleştirilmiş “Kitaptan daha iyi bir arkadaş yoktur, zaman zaman insana dert ortaklığı eder, insanın gönlünü açar, yüreğine su serper. Gönlünün her muradına onunla erişirsin, böylesine güzel bir dost görülmemiştir; ne incitir; ne incinir” sözünü dinlemeye ne kadar ihtiyacı var dijital uyuşturucu komasına girmiş üniversite ve orta mektep gençliğinin. (Kâtip Çelebi’nin düşünce dünyası, Akademik Dergipark.org.tr./ 20 Haziran 2019)                            Durum vahim. Bütün kitapseverlerin ölçüyü kaçırmadan mensup olduğu milletin irfanına yaslanarak “Kanunlar ölür, kitaplar ölmez” diyerek tebliğe çıkmalarının zamanıdır.

 https://www.yenisoz.com.tr/yazarlar/kitabin-tarihcesi-ve-kitaba-medhiye-9775/


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder