AZAR AZAR OLDU / Samet YURTTAŞ

 

Kıraathane’ye girince gözlerim Mustafa amcanın masasını aradı.  Nihayet onu görebilmiştim. Gidip yanına oturdum. Her şey dün bıraktığım gibi. Mustafa amca aynı yerinde oturuyor. Önünde demli çay ve sigarası… Gözleri televizyonda ki türkü programında dalıp dalıp gidiyor. Arada bir of offff sesleri… Birazdan Samet abi, babasının hatrına değiştirmediği mersedesiyle geliyor. Cevizlikte yorulduğu her halinden belli oluyor. Sıcakta tarlada çalışırken yine tansiyonu yükselmiş olmalı.

    -Selamun Aleyküm

    -Aleyküm Selam

   -Tamer abi çay gönder bize.

    Hal hatır sorma faslından sonra konu her zamanki gibi ekonomiye gelmişti. Mazot, şeker, yağ, yiyecek kısacası zam gelen her şey masada enine boyuna tartışılıyordu. Samet abi, gittikçe sinirleniyor. Çaya zam yapmazsa daha çok zarar edeceğinden ve bu şekilde kıraathane’nin devam etmesinin imkansız olduğundan bahsediyordu. Bu hararetli konuşmanın ortasında Değirmen Yeni köyünün hocası geldi. O da boş bir sandalye alarak yanımıza oturdu. Hocayı daha önce yine görmüştüm ancak adını bilmiyordum. Bembeyaz ve toplu bir sakalı vardı. Sakalına bakım yaptığı ve önem verdiği her halinden belliydi.  Önceden de yaptığım gözlemler neticesinde çok konuşmayı sevmeyen bir yapısı vardı. İyi bir dinleyici olabileceğini düşünüyordum. Biz bu arada zamlardan ekonomiden dert yanmaya devam ediyorduk. Aradan beş dakika geçince hoca daha fazla kendini tutamayarak söze girdi:

    -“Ekonomi kötü de biz çok mu iyiyiz?”

    Herkes dondu kaldı. Gerekmedikçe konuşmayan hocadan bu sözü hiç kimse beklemiyordu.

    Hocanın dili çözülmüştü bir kere. Durmaya hiç niyeti yoktu devam etti:

 “-Şükürsüz yaşıyoruz kardeşim. Şükretmediğimiz gibi kazandıklarımızın da bereketi yok. Tuvalet suyu, bulaşık suyu, banyo suyu bütün hepsi aynı kanalda birleşip akıyor. Nasıl bereket beklersiniz bu durumda.”

    Bu sözler mızrak gibi saplanmıştı masada oturan herkese. Sahi hiç düşündük mü-hiç zannetmem- bunları. Neden kazandıklarımızın bereketi yok diye, hiç sorguladık mı? Hocanın söyledikleri benim boynumu eğmeme çoktan yetmişti. Tutunacak sarılacak bir şeyler aradım masada. Gözüm sigara paketimde takıldı. Evet, ben sigara içmedim on beş dakikadır.            Sakinleşmem lazım. Hemen sigaramı çıkararak yaktım. Bir nefes ciğerlerime çektikten sonra rahatladım. Beynimde şimşekler çakıyordu. Hocanın dediklerini neden daha önce düşünemedim. Evet ekonomi kötü, peki biz… Biz de en az ekonomi kadar kötüyüz. Herkes kendini içinde sorguladıktan sonra hoca devam etti:

   “- Önceden böyle miydi kardeşim, yokluk vardı. Paylaşmayı, merhameti, kardeşliği, saygıyı, edebi, şükrü bilirdik. Babamızın yanında ayağa kalkardık. Şimdiki gençler babasının yanında küfür köstek konuşuyor. Ah, Ahhhh… Eskiler olacaktı eskiler. Toplum olarak çok değiştik, bozulduk, yozlaştık… Kanımızı emdiler bizim ne saygı kaldı ne sevgi. Her olayın suçlusunu dışarda aramak yerine bazen kendimize bakmamız lazım. Ortada bir aksaklık, bir sıkıntı varsa önce kendimizi katarak başlayacağız işe.” Hocanın bu sözleri beni çok etkilemişti. Bilmediğim şeyler değildi ama bunu birisinin hatırlatması, tokat gibi yüzüme vurması gerekiyordu. Bunları düşünürken aklıma Arif Nihat Asya’nın “bize bir nazar oldu”  şiirinin şu mısraları geldi:

    “bize bir nazar oldu Cumamız Pazar oldu

     Ne olduysa hep bize azar azar oldu”

  Böyle diyordu işte Bayrak şairimiz. Ne olduysa azar azar oldu. Afyon gibi uyuşturdular bizi. Yavaş yavaş kimliğimizi, benliğimizi, özümüzü unutturdular bize. Biz de hiç karşılık vermeden buna müsaade ettik. Hiç direnç göstermedik. Şimdi de bunun bedelini ödüyoruz. Suçluda biziz düzeltecek olan da …

 

*Tütün ve tütün ürünleri sağlığa zararlıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder