Yeni sırasına üzgün bir şekilde otururken hayaline yine Nazife öğretmen geldi. O bu gibi durumlarda öğrencilerinin saçlarını okşar, bir daha ödev defterini evde unutmamaları gerektiğini tembih ederdi. Belki de ilk öğretmeninden öğrendiği susmak eylemini saçlarının okşanmasıyla alışkanlık haline getirmişti. Bu yeni sınıfı, arkadaşları ve öğretmeni Elif’in tüm davranışlarının gidişatını değiştirmişti. Bu yüzden sınıfına kendini çok yabancı hissediyordu. Oturduğu arka sıra ve pencere kenarı onun duygularını da hayallerini de etkilemişti. Onun dünyasında yeni ve eski sınıfı sürekli kıyaslanıyordu. Yeni sınıf öğretmeni Selma öğretmen kırkbeş yaşında, saçları kumral, güzel ve disiplinli biriydi. Elif için ilk öğretmeni Nazife öğretmen ise Selma öğretmenden çok daha güzel ve zekiydi. Elif ne okulunu geride bırakıyordu ne de ilk öğretmenini. Çünkü eski sınıfındaki ön sırada beraber oturduğu arkadaşı Beyza’yı ve pencere kenarını dahi özlemişti. Arka sıralarda oturmanın verdiği hoşnutsuzluk onu günden güne derslerden soğuttuğu gibi sınıfından da soyutlamıştı. İçinde derinleşen özlem onu kendi aleminde bir çabaya, bir gayrete ve kendini kanıtlamaya itivermişti. Onun kitaplara olan ilgisi de arka sıralarda başlamıştı. Bu yeni sıra ve alışkanlık onda okuduğunu anlama becerisini geliştiriyordu ama Elif bunu anlamayacak derecede küçüktü. Çünkü daha dokuz yaşındaydı.
Arka sıralarda oturmanın ona kazandırdığı en büyük kazançlardan biri de sınıfına kuş bakışı tarzında gözlem yapmasını sağlamak olmuştu. Önlerde, arkalarda oturan her kim olursa olsun derse ilgili mi ilgisiz mi farkediyordu. İlk öğretmeni ona temel derslerin eğitimini önceden verdiği için şu an öğretilen konulara da hakimdi. Yeni sınıftaki derslerin soruları ona çok kolay geliyordu. Hele ağzını bir açsın avazı çıktığı kadar haykıracak “Bunları biliyorum!” diyecekti. Lakin susuyordu, büyük bir merakla arka sıralarda yükselen uğultulu sesler arasında derse odaklanmaya çalışsa da dersi de öğretmenini de dinleyemiyordu. Çünkü evlerinin başka bir semte taşınmasıyla tüm alışkanlıkları, çevresi ve oturduğu sıranın pencere kenarı da değişmişti.
Kompozisyon dersinin olduğu son ders, yağmurun sağanak sağanak yağdığı ve sınıfın penceresine bir kırbaç edasıyla vurduğu zamandı. Pencereye dokunan her bir yağmur damlası Elif’in kurgusal dünyasında duygulanıp kalemden kağıda akmayı istiyordu. Selma öğretmen öğrencilerine yazmaları için serbest bir konu verdi. Elif de bu yeni sınıfa geldiği, o sessiz olan ilk günü ve ilk kez ödev defterini evde unutmanın verdiği üzüntülerle dolu ilk öğretmenine olan özlemini yazmaya karar verdi. Öğretmen onun kağıdını da diğer öğrencilerinkini de incelemeden kompozisyon kağıdını ilk getirenden başlayarak kağıdı öğrencisine uzattı. Elif başladı pencereye dokunan ve sağanak sağanak yağan yağmurlar eşliğinde yazdığını okumaya….
“….Hele ağzını bir açsın avazı çıktığı kadar haykıracaktı ama bu gibi durumlar karşısında ilk öğretmeni ona susmasını sonra da dinlemesini öğretmişti
Canm kızım güzel kızım Akıllı kızım beni çok duygulandırdın inanki gözlerim yaşardı Seni seviyorum
YanıtlaSil