Kelimelerin de bir ruhu, bir asaleti olduğu kanaatindeyim. Bazı kelimeler bunu fazlasıyla hissettirir. Dile gelince ya da yazılınca fark edersiniz hemen. Merâmınız sarihleşir, bereketlenir… Yol kelimesi de bunlardandır. Güzel Türkçemizin en zengin tedailere sahip, en asil kelimelerinden biridir. Gerek yalnız kullanıldığında, gerek türetildiğinde, gerekse başka bir kelimeyle yan yana geldiğinde bir yönü, bir kaderi, bir seyri, bir hedefi asil bir şekilde fısıldar kulaklarınıza.
İşte internet ortamında yayımlanan Yoldaki Kalemler isimli edebiyat dergisi de ismini bu asalet ve zenginlikten alır. Yoldaki Kalemler, bir internet dergisi olmanın çok ötesinde, farklı kuşakların ve tecrübelerin buluşup kalem yoldaşlığı ettiği; edebiyatın nizâsız bir yürüyüş, diriltici bir nefes, birleştirici bir güç olduğunu yeniden hatırlatan özel bir mekân ya da zeminin adıdır aslında. 2012 yılında değerli büyüğümüz Şair-Yazar Hasan Ejderha tarafından ve kendisinin yayın yönetmenliğinde kurulan Yoldaki Kalemler, 13 yıllık yolculuğunu bütün zarâfetiyle devam ettiriyor.
Her yeni kalem, edebiyat yolculuğuna çıkarken genellikle yalnızdır. Ve doğal olarak karşısında, edebiyat yayıncılığının muhkem kalelerinin görkemli ve korunaklı kapılarını ya da ticari kaygıların edebi hassasiyetleri gölgede bıraktığı popüler kültür çukurlarını bulabilme ihtimali yüksektir. Yoldaki Kalemler, bu vaziyetin bilinciyle genç kalemlere bir "sığınak" ve bir "fidanlık” olmuştur. Hasan Ejderha gibi gönlü dağlardan yüce ve deryalardan engin bir adanmış adamın emeğiyle yürütülen bu çaba, edebiyata, yani Türkçe’ye duyulan saf sevginin en güzel şahitlerinden biridir. Bu vesileyle Yoldaki Kalemler, edebiyatın bir inanç, bir adanmışlık meselesi olduğunu da vurgular.
Bu nokta-i nazarla bakınca görülüyor ki Yoldaki Kalemler’in en önemli özelliği, edebiyat dünyasına yeni adım atan kalemlere rehberlik etmesidir. Şöhretli dergilerin ve yayınevlerinin kapılarını çalmaya cesaret edemeyen genç yetenekler için bir başlangıç noktası sunar. Onların ilk ürünlerini, ilk heyecanlarını ve ilk hatalarını paylaşabilecekleri güvenli bir liman görevi görür. Bu, aynı zamanda kuşaklar arası bir köprü işlevi de taşır. Genç yazarlar, sayfalarında eserlerine yer verilen daha tecrübeli yazarların derinliğinden ve inceliğinden ilham alırken, usta kalemler de genç kuşakların dinamik ve yenilikçi bakış açısıyla tazelenirler. Geçmişin birikimiyle geleceğin enerjisini buluşturan bu tavır, Yoldaki Kalemler'in en büyük muvaffakiyetidir. Tabi bu karşılıklı etkileşim, dergiyi sadece bir yayın organı olmaktan çıkarıp, adeta bir "edebiyat okulu"na dönüştürmektedir. Yeni başlayanlar için bir tecrübe alanı, tecrübeliler içinse gençliğin nabzını tutabildikleri bir mecra sunarken edebiyatın birikimini ve geleceğini aynı sayfada buluşturarak nesiller arası diyaloğu canlı tutmaktadır.
Yoldaki Kalemler'in bir blogspot adresi üzerinden varlığını sürdürmesi, onu, hem erişilebilir hem de samimi kılmaktadır bence. Bu tarafıyla bir internet dergisi olarak sadece güncel edebiyat ürünlerini sunmakla kalmaz, aynı zamanda bir dönemin kaygılarını, beklentilerini, hassasiyetlerini de belgeleyen arşiv vazifesi görür. Her yayımlanan metin, aslında bir yazarın o anki ruh halinin, hayallerinin ve düşüncelerinin bir izidir. Bu izler bir araya geldiğinde, ortaya bir dönemin edebî ve fikrî hafızası çıkar. Yıllar sonra bu sayfalara dönüp bakıldığında, belirli bir dönemin ruhunu, genç kalemlerin umutlarını veya hayal kırıklıklarını görmek mümkün olacaktır. Yoldaki Kalemler, edebiyatın geleceğini inşa ederken, aynı zamanda o geleceğe anlamlı bir geçmiş de bırakır.
Yazımızın başlığında Yoldaki Kalemler’i, kuşakları buluşturan bir edebiyat yürüyüşü olarak tavsif ettik. Yoldaki Kalemler’in bu vasfı, elbette bir tesadüfün neticesi değil. Taammüden yapılmış bir şey. Ki yayın yönetmeni değerli büyüğümüz Şair-Yazar Hasan Ejderha, “Yoldaki Kalemler” bağlamında kendisiyle yapılan bir söyleşide bu durumu şöyle açıklıyor: “Bir gün, liseyi bitirdiğim yıllarda, iki kıtalık bir şiirimi, Cemil Meriç’in yazısının bittiği sayfanın altına koymuşlardı. Dergide Cemil Meriç’in adı da yazıyordu orada. O kadar mutlu olmuştum ki! Cemil Meriç’in yazısının yanında, koynunda benim iki mısralık şiirim duruyordu. Kendi kendime dedim ki: “Öyle bir dergi olsun ki, ilk defa şiiri yayınlanan bir gençle, herkesin tanıdığı meşhur bir yazar yan yana dursun. Hiç mizanpajla uğraşmadan, hangi yazı gelirse onu yayınlayalım, ardından gelen bir sonraki yazıyı da hemen koyup yan yana durduralım.” Ünlü bir şair ya da hikâyeci olabilir; onun hemen arkasına genç bir şairin yazısını koyalım, yan yana dursunlar. Hani benim bir mısram var ya: “Melâikelerin çektiği yeryüzü resimlerinde yan yana çıkmalıyız ikimiz.” İstedim ki melâikelerin çektiği yeryüzü resimlerinde, Yoldaki Kalemler’de yazanlar yan yana çıksın. Çünkü ben o zaman çok sevinmiştim. Sonraları da ünlü yazarların, şairlerin yanında bir yazım, bir şiirim yayınlanınca o çocukça sevinci hep yaşadım, gençler de bu sevinci yaşasın istedim. Bir de şu vardı: Kendi yazısı yayınlanınca, o yazıyı gönderen genç, oradaki ustaların yazılarını da okuyacaktı. Böyle bir sistem oturtalım dedik.”
İşte değerli büyüğümüz Hasan Ejderha’nın bu niyeti, doğru eylemlerle de buluşunca ortaya Yoldaki Kalemler gibi bir okul çıkmış oldu. Hoca-talebe, usta-çırak, abi/abla-kardeş, büyük-küçük ne derseniz deyin, nasıl tesmiye ederseniz edin, bu mecra edebiyat üzere ve dahi dostluk üzere insan yetiştiren bir mecra olmuştur. Bu mecra etrafında sadece eserler değil, nice hatıralar, nice dostluklar da husûle gelmiştir. İlk ürünlerini burada yayımlayan ya da yazdıklarını ilk defa burada paylaşan pek çok dostumuzun şimdi kitaplarını okuyor olmak nasıl bir mutluluktur anlatılması zor. Burada Hasan Ejderha Bey’in yeri geldiğinde bir abi, bir baba, bir arkadaş gibi, yeri geldiğinde de ketum ve acımasız bir editör gibi davranarak yoldakileri hasbî bir alaka ile yönlendiriyor olması bu yolculuğun en bereketli tarafıdır bence.
Yoldaki Kalemler’de farklı kuşakların buluşması aynı zamanda farklı coğrafyaların, farklı kültürlerin de buluşması anlamına gelir. Değerli büyüğümüz Hasan Ejderha Bey’in her ne kadar şimdi emekli olsa da uzun yıllar boyunca Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesinde vazife yapmış olması, hem de üniversitenin kütüphanesinde Şube Müdürü olarak vazife yapmış olması, bu kapsamda şiire, edebiyata ilgi duyan ve farklı şehirlerden ya da ülkelerden gelen pek çok üniversite talebesiyle dostluk kurması, doğal olarak Yoldaki Kalemler’e de azımsanmayacak derecede katkı sunmuştur. Yol’da şiirler, yazılar okurken bozkırın yalnızlığını, Karadeniz’in şirinliğini, Akdeniz’in sıcak nefesini, Tuna’nın sızılarını, Doğu Türkistan’ın çaresizliğini, Bosna’nın nazlı bekleyişini, Somali’nin hayallerini, Halep’in matemini, Doğu’nun hüznünü, Batı’nın samimiyetini de okursunuz. Dolayısıyla bin yıldır yetmiş iki millete beşik olmuş, yuva olmuş Anadolu’nun cesametini ve gözünü bu topraklardan ayırmadan bekleyen gönül coğrafyamızın melâlini de okursunuz burada.
Yoldaki Kalemler, 2012 yılında başlattığı bu kutlu yürüyüşü aynı samimiyetle devam ettiriyor. Duamız, dileğimiz nice 13 yıllar daha bu yürüyüşün devam etmesi, nice Hasan Ejderha’ların daha böyle yolculuklara öncülük etmesidir.
Yol’a girenlere, Yol’da olanlara selam olsun
Ve Aleykümselam… daha uzun yılları olsun yoldaki kalemlerin
YanıtlaSil