EN DİLENCİ HALİMDEKİ YETİM/Hidayet BAĞCI


Adım üzerimde yazılı DİL/en/Cİ...
Dil ehli olmak nedir bilir misin? Divan edebiyatında DİL EHLİ'nin yeri çok başkadır. Onu ne kapı önünden geri çevirirler ne de kapının dışından itekleyip gönderirler. İşte o DİL/en/Cİ var ya gönül dergâhının kapısında en âlâ yere mekânını kurar.
Çünkü o gönül makamının sultanıdır.

Hiç kimseden kendi nefsi adına bir şey istemez sadece onun adına ister. Gideceği kapıları o belirlemez Hak tealâ onun kalbine aksettirir.

DİL/en/Cİ'nin gönül adımları nereye yürürse ekmeğini, tıkladığı kapıda bulur. Onun için her gün, birbirinden güzeldir hatta çoğu kez unutur bir önceki gün yaşadıklarını. Çünkü karar vermiştir bir kere dünyaya her göz açışı onun için yepyeni bir yaşamdır. İşte gönlüne düşen gidilmesi gereken bir kapı ve melodisel seslerle tıklar bir kapıyı.

Kapı açılır ve kapıya çıkan kişi onun dilenci olduğunu anlar, dilenci de onun karşılama şeklinden yetim biri olduğunu çözer..

"HOŞGELDİN!"

Bu kelimeyi herkes kolay kolay söylemez birbirine ya bir yanı yarım olacak ya da bir yanı buram buram kimsesizlik kokacak. Hele de bir dilenciye "hoş geldin!" diyen bu zamanda zor bulunur.

Dilencinin gözleri yetimin bakışlarına değer. Yetim ise erir gider dilencinin sıcacık bakışlarında. Yetim, birisinin kapısını çalıp halini hatırını sormasına o kadar hasret kalmıştır ki hiç beklemediği biri çıkagelir kapısına.

Yetim, mum ipinin ucuna sarılmış alev gibi titrer durur dilencinin karşısında. Kimdir bu kapıdaki? Nedir ki yetimdeki bu hal?

Sıradan bir dilenci bir kapı tıklamasıyla tüm dünyayı serer yetimin hanesine. Bu kapıya rızkını aramaya gelen dilenci mi yoksa ömrünü dilenciden alacak olan yetim mi? Yetim, ne açtır artık ne de toktur. Bölüşecekleri bir lokma ekmek vardır bir de su..

Dilenci yetime doğru iki adım atar yetimin adımları ise birbirine çelme takar. Yürümeli mi dilenciye doğru yoksa kovmalı mı kapısından. Kim kimi tedirgin ediyor belirsiz, kim ev sahibi kim misafir hiç kimsenin fikri yok.

Yetim şaşkınlıklar içinde dilenciyi baştan aşağı süzer.
Dilencinin hali pejmürde olur oysaki bu dilenci hiç de düşkün gibi değil. Dışı kırk yamalı da olsa kendince desenler vermiş her bir dikiş ipliğinden elbisesine. Dilencinin ayakkabılarına baktı, onlar da tıpkı kırk yamalı elbise gibi olsa da ayakkabı üzerinde “püf” diye üflenecek toz dahi yok. Yetim yine titredi, bu kapısına gelen davetsiz dilenci karşısında.

Yetim, bu dilenciyi içeri almakla iyi mi etti kötü mü etti bilemedi ama tüm yalnızlığına eşlik edecek biri olduğunu düşündü. Ne de olsa tüm duyguları yetimdi, yani bir yanı eksik bir yanı toprak kadar ölüm kokuyordu. En azından diğer yanını tamamlayacak bir merhamet duygusuyla ekmeğini böler verirdi. Verdiği bu sadaka, onun en eksik yanını tamamlayacaktı çünkü sadaka ömrünü uzatacaktı.

DİL/en/Cİ, yetimin sesinde durdu, sordu ona;

" Sesin, ne kadar da heyecanlı daha konuşmaya yeni başlamış çocuklar gibisin karşımda. Oysa bu dilenciliğe başladığım ilk ve son günüm. Çünkü bugün bir ihtiyacım düştü bu kapıya geldim lakin sen benden de heyecanlısın!"

Yetim, dilencinin sorusu karşısında ne diyeceğini bilemedi, sesi kısıldı, bir iki cümle yutkundu kalbine. Sordu dilenciye;

"Sen kimsin?"

Dilenci dedi ki;

"Sıradan bir kulum işte, bugün ilk ve son kez dilenciliğe çıktım bakma halime şu yoldan geçenlere de üzerimdeki elbiseden giydirsem onlar da dilenci olurlar oysa bugün senin kapına gelmiş oluşum tamamen Allah işidir. Bunu ben bilemem sen bileceksin"

Yetim, dilenciye sahip olduğu iki şeyi uzatırken bakışları gülümsedi dilencinin gözlerinde.

"Ekmeğim de suyum da senindir ey dilenci, lakin seni bana Allah gönderdi ki sen benim ömrümü uzattın! Eğer sen tam zamanında gelmiş olmasaydın benim yetimliğimin adı olmayacaktı. Ömrüm kısalacak, adım ölüler listesine yazılacaktı." dedi en yetim haliyle...

"Ben hayatta her şeye sahip oldum lakin tek bir şeye sahip olamadım. Ekmeğini, suyunu benimle paylaşacak bir dost bulamadım. Bu kapıda yetim bir yüreğin olduğunu da bilmiyordum. Dedim ya bugün bir kapıya ihtiyacım düştü, nerden bilebilirdim ki yetim bir kapıdan rızkımın çıkacağını.

Adım üzerimde yazılı DİL/en/Cİ... Teşekkür ederim boş çevirmedin beni... Hoş kaldım halinden, verdiğin sadaka ömrüne hayırlı ömürler katsın.

Allah razı olsun." dedi en dilenci haliyle...

Gününüz hayrolsun!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder