En son, yarı kapalı yeşil bir belediye durağında, üzerimde var olan tüm durağanlığımla, rahatsız edici şehir gürültüsünde, gecenin sessizliğine aldanıp ki egzoz sesleri dahildir aldanmışlığıma; yağmuru bekliyordum.
Uzun zaman oldu...
Bilenler bilir, Maraş'ın firik kokusuyla, yağmurun toprağa ilk düştüğü andaki koku kardeştir birbirine.
Gizemli bir kaç gencin karanlıktan kaçışırkenki halleri, mahalle köpeklerinin yabancı sezdiğindeki tedirginlik sesleri, babamın geçmişten bahsedişleri, şiirsizliğim ...
Yağmuru beklerken...
ne çok şiir yazıldı ...
ne çok beste...
ne çok dua ...
Ne çok ? dersen :
"Ümidini kaybetmemiş fidanlar derim."
Ümidini kaybetmiş insanlara denk.
Ümitsizliği yıkan dualar
Beklemek yazılmamış romanlardır, yazılmayı bekleyen hikayeler, yazılmakta olan şiirlerdir.
Duadır bunlar ...
Katında halis bir kalemle yazılmış tüm beklemek şiirlerini kabul eyle Allah'ım.
Susadık ...
karakale 'm
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder