ARKA BAHÇEYE AÇILAN PENCERE / Hidayet BAĞCI


Kıymet ne tevazu ister ne de para. Onun istediği sadece bilinmektir. Evet, kıymet bilinmek ister Hz. Yusuf gibi. Bilinmek ister ve Yusuf isminin kralın yanında anılmasını ister. Çünkü kıymet ne tevazu ister ne de para.

Celal bey masasının üzerinde dosyaları incelerken bir an kapının tıklanmasıyla kendine geldi. Odasına gelen, diğer kişiler gibi dünyalığa ait ne varsa masasına arzu halini bırakıp gidecekti. O bunları bilmesine rağmen gelen kişiyi yine sabırla dinledi. Celal bey odasına gelen her kişiye olduğu gibi bu gelen kişiye de dünyalık işin bir çözümü varsa yapacağını yoksa da uygun bir dille işini halledemeyeceğini söyleyecekti ama hayır kelimesini kullanmadan. Hayır kelimesini kullanmak mı kolay yoksa kullanamamak mı?

Celal bey odasına gelen bu kişinin de dünyalık işini hallettikten sonra masasından kalktı. Odasının içinde birkaç adım da olsa yürüyüş yaptı. Derin düşünceler içindeyken kulağına gelen kuşların sesleri Hüd Hüd kuşunun sesi gibi olmasa da bu ötüşler onu başka bir dünyaya davet ediyor gibiydi. Pencereye doğru ilerledi ve perdeyi elinin ucuyla kaldırdı. Dünya, odasındaydı. Pencerenin dışındaki hayat onun dinlediklerine göre tam bir cennet havasıydı. Pencerenin dışı dediği şirketinin küçük gül bahçesiydi. Güller kırmızılı, beyazlı rengarenkti. Kuşlar ise her bir ağacın dalları arasına saklanmış şarkı söyler gibiydi. Celal bey bakımsız bahçesinin bu denli güzelleştiğini görünce onun kendi gül bahçesi olduğu aklına geldi ve gururlandı. Sekreterini arayıp bahçıvanı çağırmasını söyledi. Sekreter;

“Efendim, bahçıvan Cemal efendi gül bahçesinin bakımını yaptığı için kıyafet olarak pek müsait değilmiş. Ancak bir saate kadar gelebileceğini söyledi.”  

Celal bey bu cevap karşısında şaşırmıştı. Cemal efendinin odasına gelmesini beklemeden kendisi takım elbisesiyle bahçeye indi ve bir adımda ayakkabısı çamur oldu. Bunu gören Cemal efendi, Celal efendiye;

“Aman efendim, kusura bakmayın bugün bahçedeki zararlı otları toplama zamanımdı. Bir de gül çitillerimin dibindeki toprağı havalandırıp  biraz  gübre biraz da su vermeliydim. Ben genellikle bu mevsimde ve zamanın bu saat diliminde bu tür işlerimi yaparım. Siz ne zahmet ettiniz de geldiniz. Ben gelecektim zaten.”

Celal bey, Cemal efendinin gül bahçesindeki bakım şifresini çözmüştü. Her işin bir iç disiplini olmalıydı. İçinden Cemal efendiyi takdir etti ama şifre bir anda verilmemeliydi bunu da not etti kalbine. Celal bey;

“Cemal efendi, bu bahçe ne hale gelmiş!”

Cemal efendi;

“Aman efendim en son bu  bahçeye iki sene önce gelmiştiniz. Onda da ben göreve yeni başlamıştım. Ne olmuş bahçemize?”

Celal efendi;

“Bahçemiz de kuşların sesi bir başka öter olmuş, güller desem onlarda da ayrı bir güzellik!”

Cemal efendi;

“Efendim, kıymet ne tevazu ister ne de para. Onun istediği sadece bilinmektir. Evet, kıymet bilinmek ister. Bu güllerin biraz bakıma ve ilgiye ihtiyacı vardı. Ben sadece kıymet verdim.”

 

2 yorum:

  1. FATMA ZAHİDE YİĞİT30 Ocak 2023 11:31

    Kıymetli Hidayet Hanıma bizleri böyle değerli ve güzel metinlerle aydınlattığı için çok teşekkür ediyorum. Bu arada kendisi kıymeti bilinmesi gereken bir insan.❤️🌹

    YanıtlaSil
  2. Sayın Hidayet hocamında kıymetinin bilinmesi dileğiyle. Yazdığı tüm yazılar insanın derdine deva, gönlüne ve ruhuna şifa niteliğindedir...❤️
    Kendileri bir demet çiçektir 💐

    YanıtlaSil