YAĞMURLU BİR GÜN / M. Alper TAŞ

O yağmurlu günün örttüğü bir şey var hayatımızda. Hiç kaldırmak istemedik örtüsünü ikimiz de. Çamların kokusu sızdı yalnız, çamaşırlarını toplayan bir kadının telaşı, evine daha da sokulanların ve mutfağı kaynayan demliğin uğultusuyla dolduranların, okulun penceresinden birazdan ıslanacağı yağmurdan çok annesinin evde olup olmadığını düşünen çocukların telaşı.
Yarı uyanır gibi uykulardan ve kopar gibi bir anda ruhumuzu yakalayan özlemlerden o günü gömdük azar azar.

Çünkü istemedim hiç tükensin o karanlık, onu kaldırmaya yetmeyen üç beş ev ışığı, üç beş dağ köyü kıpırtısı.

Biz yine de mutluluk demeyelim buna. Belki huzur. Herkesle aynı şeyi yapabilmenin, aynı şeyle endişelenmenin küçük huzuru. Yoksa akıyoruz biliyorsun birbirimizin etrafından büyük ormanlar gibi. Her birimizin ağaçları, kuşları, hayvanları, leşleri ve geceleri farklıdır. Evet, geceleri bir tren homurtusu böler benim ormanımın uykusunu, kuşlar şaşkın sokulur birbirlerine, çok yağmur yağar, çok çiy düşer bitkilerime. 

Gündüzleri uyur benim ormanım, ikindilerde kımıldar ateşli bir huzursuzluktur öğle vakitleri. Ama en çok geceyi severim ben. O trenin uzaktan demir gövdesiyle cebine doldurup getirdiği kısacık rüzgar yeter nefes almama. Bir kaç tedirgin kımıltı, dağı ve onun göğsünde dalgalanan köy ışıklarını görünce geçer. Başlar uykunun özgür senfonisi yeniden, gerçek bir rüzgar gelir demirin rüzgarının yerine. Herkes ve her şey, sabahın olacağından emin, toprağa yerleşir. 
Zaman korkusuz bir aynadır bizlere. Şiire karışan bütün sözlerimizi onunla ayırırız birbirinden. Mutfakta eriyen buharını çaydanlıkların, unutulmuş bir elmanın son kokularını onunla getiririz yeryüzüne. Ondan sonra adı sönmek olur, yirmi beş saniye sonra çocuğun muhtaç ağlamaları olur, bir daha bu kadar çok almayalım kararının sebebi olur. Elmanın şiirle bağını böylece koparırız.
Ama her zaman böyle usta değiliz kılıçlarımızla. Kanla birlikte yere düşen bir çiçeğin gürültüsü çözer dizlerimizin bağını. Bir mezarın taze ağırlığına yürütecek gemilerimiz yoktur. Sevmeyi hiç düşünmeyiz.

Yağmurun diyorum, çam ağaçlarının kokusunu daha da ağırlaştıran ve günü kadife perdeler gibi örten yağmurun hiç konuşmayacağız getirdiklerinden. Ellerimizde var sayılmış telaşı kalacak yalnız bütün bunlardan habersiz dip balıklarının.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder