KAHRAMAN MASKELİ HAİNLER/Bekir BÜYÜKKURT


Her devirde kahramanlar ve hainler olagelmiştir. Ve bulundukları dönem itibariyle kahramanların da hainlerin de savunucuları ve yolundan gidenleri her daim bulunmuştur. Lakin son devirde simaların hakikatinin izhar edilmesi noktasında izler karmaşası had safhaya ulaşmış ve hakiki manada kimin hain kimin kahraman olduğu tam olarak belirlenememiştir. Bu belirsizliğe sebep olan birtakım etkenler vardır.

            ARŞİV KAYNAKLARININ YOK EDİLMESİ

            Osmanlı Devleti arşiv kaynaklarının tutulması ve muhafazası noktasında, dönemiyle ve dönemine kadarki devletlerle kıyas edilecek olursa, en başta gelen devlettir diyebiliriz. Payitahta en uzak mesafedeki uç noktalarda yapılan ya da yapılacak olan herhangi bir değişikliğin merkeze kısa sürede bildirilmesi hadisesini ifade etmek bu geleneğin ne kadar kuvvetli olduğunu belgelemiş olur. Bir veçhesiyle bu gelenekten korkan ve günümüzde kahraman olarak bilinen ama asılda ihanetin zirvesinde bulunan birtakım zevat işe ilk olarak İslam Harflerinin kaldırılmasıyla başlamıştır. Çünkü kahramanlık maskesi altındaki hain simaların açığa çıkmaması için ihanetin vesikası niteliğindeki belgelerin okunmaması gerekmekteydi. İslam Harflerinin yasaklanması, arşiv kaynaklarının atık kağıt fiyatına yabancı devletlere satılması, önemli belgelerin rutubetli depolarda küflenmeye terk edilmesi, rejimin yanlışlarını beyan edenlerin ya idamı yada sürgünü...

            GEÇMİŞE SÖVMEK, KENDİNİ KUTSAMAK

            Her gelen yönetim, istisnaları olmak kaydıyla, neredeyse sürekli olarak geçmiş dönemlerdeki yapıya ve yönetime ağır eleştirilerde bulunmuş ve uzunca bir müddet varlıklarını bu şekilde devam ettirmişlerdir. Çünkü önceki yapının sözde yanlışlıklarını izhar etmek, mevcut yapıyı korumak demektir. Lakin burada şaşılası bir durum vardır ki; gözleri görmeyen, kulakları duymayan, idrak kanallarına iltihap bulaşmış insanların anlayamayacağı bir durumdur. Neredeyse bütün dünyaya asırlarca adaletle hükmetmiş bir geleneğin onlara göre üç yılda tefessüh etmesi hali. Meseleye hakikat penceresinden bakacak olan vicdan ve insaf sahibi ehil kimseler hiçte böyle bir hadisenin zuhur etmediğini anlayacaktır. Tabi eğer kalpleri mühürlenmemişse.

            RABITASIZ NESİLLER; ON BEŞ MİLYON GENÇ

            Devleti meydana getiren Milletin geleceğe atacağı sağlam adımlar, ancak geçmişin tecrübelerinden istifade edilebildiği ölçüde olacaktır. Ama maalesef genç olan ve tecrübe yoksunu bu yapı kendi iktidarını koruyabilmek adına bu meseleyi görmezden gelmiş, milletin ve devletin geleceğini tehlikeye atarak, geleceği çürük temeller üzerine bina etmeye çalışmıştır. Milletin varlığı noktasında kayıp bir dönem olarak ifade edilmesinde herhangi bir beis görülmeyen Cumhuriyet devri; dil, kültür, düşünce, mimari, edebiyat, sanat, medeniyet... alanlarında izi hiçbir zaman giderilemeyecek yaralar açmıştır. Milletin geleceği olan genç nesillerin programlanmış beyinler gibi yönetilmeye çalışılması ve makineleşmeye gösterilen sözde yoğun alakayla, nesillerin de birer malzeme olarak görülmeye çalışılması; kadim medeniyetin mukaddes nesillerini mazisiyle rabıtasız, ahlakın ve fikrin tefessüh ettiği, Kelime-i Tevhid'siz nesiller haline getirmiştir. Garbın kokuşmuş ve tefessüh etmiş ahlaksızlığını Türk-İslam Kültür ve Medeniyetine tercih etmişlerdir.

            DÖNEMİN HELVADAN PUTU; LAİKLİK

            İlahi iradenin yok sayılaraktan, vahyin rehberliğinden mahrum olmayı kendileri için daha kabul edilebilir gören güruh; laikliği neredeyse din haline getirmiş, İslam'ın sancaktarlığını yapan Millet-i İslam'a bu helvadan putu dayatmışlardır. Mana veçhesi de olan hayat yalnızca maddeden ibaret değildir. Hayatı yaşayan insanların ve insanlar tarafından oluşturulan kurumların da elbette mana yönü olacaktır. İnsanların bu yönünü görmek istemeyen bahtsızlar, önce kendilerini ve devamında ise sürülerini zalim ve adaletsiz düzenin orta yerinde yapayalnız ve çırılçıplak bırakmışlardır. Ve adeta kurda kuşa yem olmuşlardır.
            Millet-i İslam'ın geçmişle rabıtasının koparılması adına dayatılan sözde devrimler Milletin sinesinde yer bulamamış ve ters tepmiştir. Bu Millet; asılan ve sürülen binlerce alimin suçlularını, frenk libaslarını zorla giydiren düzenin zorbalarını, İslam Harfleri yerine Latin harflerini getirenleri, Ezanı yıllarca asliyetinden koparanları, Ecdadına hain diyenleri, Dinine kast edenleri hiçbir zaman unutmayacak ve layık olduğu yere gömecektir. Maskelerin düşeceği günler belki yarından da yakın...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder