GARİP EMMİ/Hasan EJDERHA

Çok döküldük ama yeğen, gelinin bir tas suyunu içtin mi, her şeye değiyor. Elif bibini biliyon işlere de koşamaz olmuş idi hani.

Ben yaşlandım; mecnunumuzu dersen benden farksız; geçenlerde eskeri hastaneden, zekâ yaşı dokuz, akıl yaşa on dört dediler; askere de almadılar zati.

Aklım almadı; yirmi yaşındaki delannının nasıl olur da bilmem şu yaşı bilmem bu yaşı olur yeğenim. Mecnunumuz bize Allahı’n bir lütfu, olsun dutmadığı-dutamadığı bir iş yok; idare edip gidiyoruz elhamdülillah.

Evde üç erkeğe bir sahiplik eden gerekiyordu hasılı. Elif bibin bize sahiplik edemez olmuş idi.  Eh! Galan gelin sahibimiz olur inşallah.

Oğlan nedeceğini şaşırmış, kendini bir kaba goyamaz olmuştu gayrı.

 “Maraş’ta mı işe girsem! Köyün işini mi çekip çevirsem!” diye şaşım şaşım şaşıyor idi. Eh onun da ayağını bağlamış olduk deel mi yeğen böylece?

Açlıktan ölmek ya şunun şurasında, yeter ki Allah can sağlığı versin.

Eee aklımdan geçeni biliyon herhal!? Yarın bir de torun aldık mı gucağımıza, Elif bibin ile bizim değme keyfimize.

Ohudamadık yeğen, çocuğu ohudamadık.

Köyde akıllılık eden çıktı birkaç tane. Tarlayı takımı satıp, bir kısmı öylecene bırakıp, şehre gitti ve ohuttu cocuklarını.

Zor gerçi; tarlan tapanın var iken gedip şehirde amelelik etmek, ama şimdi gününü görüyorlar hani. Bir çocuk ohutdularsa da, diğer çocukları da iş sabı oldular.

Biz edemedik... Bırahıp da gedemedik şehre. Bırakılmıyo yeğen, baba ocağı bırakılmıyo. Tam doymasak da, aç galmışlığımız yok çok şükür.

Aha gelini de getirdik. Borcumuz yok elhamdülillah.

Bu muhtar akıllı çıktı. Her düğünde, kuytu bir yere bir masa kurdurtuyor. Koyuyor başına iki aza; bir defter, kolonya, şeker, cıgara… Köylü sıraya girip beşer onar düğün yardım sandığına para yazılıyor.

Peh ne ala! Herkesin geçmişine ırahmet olsun. Düğün için satıp savıp, biraz döküldü isek de, toplanan para borcumuza yetti, arttı bile.

Bu her düğünde böyle yeğen; zengini fakiri yok, masa hepisinde kuruluyor ve herkes golundan ne goparsa yazılıyor deftere. Sabah kendisinin de düğünü olacak deel mi yeğen. Bu gün bana yarın sana demiş eskiler.

Şükür herkes geldi düğüne yeğen. Aşımız ekmeğimiz de eksik olmadı hamdolsun. Yenildi içildi, dualar edildi. Allah herkese nasip etsin.

Artık bibin ile bize, ömrün mühletini beklemek düşüyor.

Bizde seksenini geçen olmadı yeğenim.

Babam yetmiş dokuzunda, emmim yetmiş beşinde, edem ırahmetlik yetmiş altısında göçtü. Aha geldim yetmişine, ha göçtüm ha göçecem. Allah imanla göçmeyi nasip etsin inşallah.

Gayrı gözüm arhada kalmaz yeğen. Şu oğlanın ayağını köye bağladık ya, baba ocağımız tüter, tarla tapan işler.

Zaten bize de burada galmak şart olmuştu yeğen. Mecnunumuz nereye sığar burdan başka. Hoş biz getseydik bile, o dolanıp geri buraya gelirdi. Yapamazdı o şehirde, zayi olurdu Allah muhafaza.

***

Evden ayrılırken, arkamdan koşarak geldi Garip Emmi’nin oğlu.

“Abi kurbanın olayım şehirden bana bir iş ayarla. Fabrika, hamallık, aklına ne gelirse her işi yaparım abi!”

“Vay Garip Emmi’nin köye ayağını bağladığını sandığı oğlu” demiştim içimden.

Kafamdan kaynar sular dökülmüştü adeta.

Bir hafta sonra Garip Emmi’nin öldüğünü duydum. “Oğlunun şehirde iş planından haberi var mıydı acaba?” dedim kendi kendime.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder