SENİN ŞİİRİN / H. Ahmet ERALP











Yeni yetim düşmüş bir çocuğun maketini yaptılar
Yerleştirip bir vitrine kapağını kapattılar
Kilidi gümüşten anahtarı altından
Sonra dönüp sırtlarını vitrine
Başladılar bakmaya en aydınlık caddeye doğru
Kahkahalarla tapınmaya başladılar aydınlığın tam göbeğine

Henüz kurumamış gözyaşının izi dururken pınarlarında
Kırışıklıkları meydan okurken dünyanın hamallığına
Bembeyaz saçları görünmezken yazmasının altında
Yaşlı bir ninenin tablosunu yaptılar
Etiketini yapıştırıp gönderdiler fiyakalı bir sergiye
Sonra savruk bir hüzünle yarıştılar etiketindeki fiyatın miktarına

Daha kendi dilinden dökülmemişken sevgisi
Zihninden bile kıskanırken ismini 
Penceresini sırlayan tül arkasında beklerken yiğidini
Hunharca çuvallayıp tüm kelimeleri
Bedenlere dönüşmemiş bu aşkın romanını yazdılar
Sonra büyük kalabalıkların ayakları altında gün gün imzalarla
Döktüler bütün kara mürekkepleri

Bir de sen varsın dost
Niyetlenseler eğer maketini yapmaya
Tüm bedenimle sana siper olurum
Çizmeye kalksalar eğer seni
En uzun tütünü en uzun çakmakla yakar
Yükselen dumanında sırrın olurum
Amma ki kalem alırsa eline bir şair
Tenimle masasına kağıt olur, kanımla kalemine akarım mürekkep gibi
Belki okunur diye şiirin
Diz dize verilen, göz göze gelinen bir ocağın ateşinde.


Editör Ufuk Türk, Mehmet Yaşar ve Süleyman Kılıçbay'a "Şiire bahın" diyor...




1 yorum:

  1. teknik bir konu: neşredilenlerin yanına yöresine bir neşredilme tarihi konsa daha güzel olur.

    YanıtlaSil