Kitabı elinize aldığınızda
kapakta resmedilen sokağa dalıp kayboluyorsunuz bir müddet. Sonra iki satır
halinde yazılmış kitabın ismini ‘Sokakbaşı’nı okuyorsunuz. Çocukluğunuzun
geçtiği sokakları, sevdiklerinizi veya bir dostunuzu son kez gördüğünüz, ayrılıkların
yaşandığı o sokak başlarını hatırlıyorsunuz. Alt köşeye koyulan yayın evinin
ismini ‘Eşik’i okuyunca ise yine o sokaklarda, evlerin dış kapılarının eşiğinde
arkadaşlarınızla beştaş oynadığınızı, çocukça sohbetler ettiğinizi
hatırlıyorsunuz. Hâsılı, merkezinde her daim insan olan, acıların, hüzünlerin,
sevinçlerin hep birlikte yaşandığı o sokaklara gidiyorsunuz. Semerkand Yayın
Grubunun Eşik Yayınlarından, yani Semerkand Kapısının Eşiğinden çıkan bu kitap,
ilk olarak bu çağrışımlara sebep oluyor. Okumaya başladığınızda aynı şekilde
Anadolu insanının temiz yürekliliğini, saf duygularını, hesapsız sevgisini, arı
duru aşkını, merhametinin yüceliğini, kuvvetli ve bir o kadar da ihlaslı
imanını adeta soluyarak yüreğinizde hissediyorsunuz. Okuduğunuz her bir hadise,
yüreğinizden bir parçayı alıp götürüyor bir yerlere… Ve her seferinde ‘burası
bizim ora’ diyorsunuz.
İnsanın insana hürmetinin
unutulduğu, kalabalıklarda kaybolunan metropollerde yaşayan biriyseniz bu kitap
başucu kitabınız olmalı, zira her elinize aldığınızda ‘insan’ı hatırlayacak ve
karşılaştığınız her insanın kendine has bir hikâyesi olduğunu, bununla birlikte
her hikâyeye hürmet etmeniz gerektiğini idrak edeceksiniz, doğal olarak
çevrenizdekilere bakış açınız değişecek. Evinizde ya da iş yerinizde düzgün
gitmeyen ilişkileriniz varsa eğer, yoluna girdiğini göreceksiniz. Anne babanıza
daha çok hürmet ettiğinizi, küçüklerinize daha çok şefkat gösterdiğinizi,
yoksullara daha çok merhamet ettiğinizi göreceksiniz.
Evinizde ya da çevrenizde okula
gitmekte direnen veya okulu sevmeyen çocuklar varsa bu kitabı okutun; bir
zamanlar okula gitmek için can atan bir çocuğun, okula kayıt yaptırıp
yaptıramamasının köyün minibüsüne bağlı olduğunu, minibüsün bozulması halinde okula
kayıt yaptıramadığını ve bu yüzden ne kadar canının yandığını okuyacaktır.
Muhtemeldir ki, bir mahalleden diğer mahalleye “servisle” gittiği okulunun
kıymetini anlayacaktır.
Evinizde ya da çevrenizde önüne
gelen yemeği beğenmeyen, yemeğe itiraz eden biri varsa, bu kitabı okutun;
köyden okumak için şehre gelen romanın başkarakteri İhsan’ın her gün ve her
öğün yoğurt ekmek yediğini, okulda kebap yiyenler ile yaşadığı hadiseleri
okuyacak ve önüne gelen her yemeği, olması gerektiği gibi şükrederek yiyecektir.
Bunun haricinde; şu an birçok yerde ‘ön sıcak’ olarak, yemekten önce yenen
mercimek çorbasının bir zamanlar ana yemek olarak ‘bir öğünü’ teşkil ettiğini
hatırlayacak, ona göre kaşıklayacaktır çorbasını.
Çevrenizde babasının verdiği
harçlığı beğenmeyen, maddi durumundan şikâyet eden birileri varsa bu kitabı
hediye ederek ona bir iyilik yapın; İhsan’ın babasından gelen parası yetmediği
için okulda geçirdiği vakitlerin dışında harçlığını çıkartmak için hangi
zorluklarla çalıştığını öğrenecek ve haline şükredecektir.
Çevrenizde babasından bisiklet ya
da araba isteyen birileri varsa bu kitabı tavsiye edin; İhsan’ın arkadaşı ile
birlikte, köyde bisiklet süren şehirli çocukların arkasından nasıl koştuklarını
okuyacak ve kendisine ders çıkaracaktır.
Çevrenizde nefsanî hevesleriyle
karşı cinse ilgi duyan ve bunun adına aşk diyenler varsa bu kitabı tavsiye
edin; ‘kırmızı beyaz puanlı elbiseli kız’a âşık olan İhsan’ın aşk hikâyesini
okuyacak, kendisine pay çıkaracaktır.
Çevrenizde engelli bir yakınına
nasıl davranması gerektiğini bilmeyen biri varsa bu kitabı ona verin; Harmancık
köyündeki Zeynep’in Ayşe’ye nasıl davrandığını okuyacak ve bunun neticesinde
Ayşe’nin nasıl tedavi olduğunu öğrenecektir.
Çevrenizde dînî değerlere saygı
göstermeyen biri varsa ya da çocuklarınızın dînî değerlere saygıda hassas
olmasını istiyorsanız bu kitabı hediye edin; köylülerin ahlaksız bir adama
Yamuk Ali olarak lakap taktığını daha sonra Hazreti Ali efendimizin mübarek
ismine hürmetsizlik olduğunu düşünerek sadece “Yamuk” dediklerini okuyacaktır.
Çevrenizde köy hayatından
sıkılan, şehre göç etmek isteyen biri varsa bu kitabı tavsiye edin; köyden
şehre göç eden İhsan’ın şehirdeki garipliğini ve köy hayatına olan özlemini
okuyacak ve bu düşüncesinden vazgeçecektir.
Çevrenizde dava adamıyım diye
gezerek mangalda kül bırakmayan biri görürseniz bu kitabı ona verin; İhsan’ın
davası için çektiği çilesine ve meşakkatli geçen günlerine rağmen dava fikrini
daha da güzelleştirecek kitapları okumak için nasıl can attığına şahit olacak,
genel itibariyle bir dava adamı nasıl olur onu görecektir.
Çevrenizde Maraş olayları ve
Maraş halkı hakkında ileri geri konuşanlar olursa bu kitabı tavsiye edin;
olayların bizzat içerisinde olan İhsan’ın hikâyesinden olayın gerçek yüzünü
öğrenecek, eğer vicdan sahibi ise Maraş halkının nasıl bir karakter taşıdığına
dair genel bir kanaate sahip olacaktır.
Çevrenizde Anadolu insanına
eklektik kafa ile yaklaşarak onun hikâyesini ya da romanını yazmaya çalışan birileri
varsa bu kitabı ona tavsiye edin; Hasan Ejderha’nın yerli, nezih üslûbunu
görecek, olaylara ve kişilere yaklaşımındaki samimiyetinden kaynaklanan dilin
lezzetini damağında hissedecektir. Bunun yanında şiirsel anlatım tarzının roman
tekniğine iyi yerleştirildiği zaman ne kadar hoş durduğuna şahitlik edecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder