KOKULU SAYFALAR-III/Hidayet BAĞCI


Her kitap sahibini arar, bulur ve kendini okutur. Kimisi kitap başlığı ile dikkat çeker kimisi de kapak tasarımı ile kendini gösterir. Yıllar önce kitap fuarındaki sahaftan aldığım bir kitap vardı. Yazarı hakkında bilgim olmasa da kapak tasarımı ve kitabın başlığı ilgimi çekmiş, satın almıştım. Kütüphanemin rafına yerleştirmiş ama okumaya fırsatım olmamıştı. Geçenlerde kütüphanemin rafındaki cânım kitaplarımın tozunu alırken o kitap elime geçti. Onu aldım elime, sayfalarını biraz karıştırdım. Bir cümlesini okuyunca kitaplar hakkında tüm ezberlerim bozuldu ve o kitabın sayfalarını yırtıp, çöpe attım. “Böyle bir kitap, kitap fuarındaki sahafa nasıl düşmüş de ben onu farkında olmadan almışım.” dedim kendimce. Bazı insanları da dünyamdan çıkarırken aynı cümleleri kurduğumu düşünüyorum.

Kanaatimce kütüphanelerdeki kitaplar kadar sahaflara verilen kitaplar da deneyimlidir. Birbirine göre üstünlükleri var mıdır? Bilemiyorum. Sahaflara bir kitap bırakılacaksa da okunmaya değer bir kitap olmalı, tıpkı hayatımıza aldıklarımız gibi. Ama şu bir gerçek sahaflardan ziyade kütüphanelere bağışlanan kitaplar çok tecrübeli. Nasıl mı?

Kütüphaneden aldığınız bir kitap seçilmiş bir kitaptır. Çünkü genel olarak kütüphanelerde sahibi toprağa sırlanmış, varisleri tarafından kütüphaneye bağışlanması uygun görülmüş kitaplar mevcuttur. Bu sebeple bu seçilmiş kitaplar, bir zamanlar şahsi bir kütüphaneye ait olduğu için oradadır. Bu kitapların bazılarının kenarında küçük el yazısı ile not alınmış cümlelere denk gelirsiniz. Okursunuz o notu. Yazan her kimse onun hakkında hayalden de olsa bir fikir edinirsiniz. Bundan dolayı dipnotlarla dolu bir kitap diğer kitaplardan daha gösterişli, daha sıcak ve daha yakındır size.

Ben de cânım kitaplarımı kütüphaneme dahil etmeyi hayatımdan çıkardığım insanlardan öğrendim. Böylece kendime küçük bir kütüphane kurdum. Kütüphanemdeki her kitap benim için özel olduğu kadar yaşanmışlık hissi verdiği için kıymetli. Eğer okuduğum bir romansa kahramanın geçtiği yollardan ben de geçerim. Bir fikir kitabıysa yazarı başucumda durur ta ki düşüncesiyle beni ikna edene dek. Kimi öykü kitaplarında okuduklarım sonu gelmeyen hikâyelerden oluşsa da onlar da kurgusal dünyamı zenginleştirir. Benim için deneme kitaplarındaki her bölümün ilk paragrafı “Sevgili Dost” diye başlar. Kısacası cânım kitaplarım benim özelim, sırdaşım ve de dostumdur. Bir gün ben de toprağa sırlanacağım ve geride kalacak olan kütüphanemin ahvalini bu sıralar düşünmeye başladım. Şimdiki aklımla cânım kitaplarımı yeniden okusaydım, eminim yürüdüğüm yollardan yine geçer ama sanırım bu sefer gökyüzüne ve insanlara daha çok dikkat ederdim.

Eşyaların da bir ruhu vardır, insan kokusu aldığında. Zannetmeyin ki kütüphaneniz sizi duymuyor, hissetmiyor. Siz kütüphanenizin rafındaki kitapları okuduğunuz kadar varsınız. Yani siz okuduğunuz kadar insan oluyorsunuz. Çünkü insan demek, yaşam demektir. Hayatta kalmak için okumak, sevmek kadar farkında olmaktır.

 

3 yorum:

  1. Halime Yiğit8 Kasım 2022 09:30

    Kitaplar zamanın büyük denizinde dikilmiş deniz fenerleri gibidir .Ve insan oğlunun yolunu aydınlatmaya devam etmektedir...🙂👍

    YanıtlaSil
  2. FATMA ZAHİDE YİĞİT8 Kasım 2022 09:47

    ✨çok manamlı ve bilgilendirici bir metin bilemiyorum yazarı olan "HİDAYET BAĞCI" Hanım efendiyi sevmemden ve ona çok değer vermemdenmi yoksa yazdı her kelimenin çok mantıklı ve bilgilendirici olmasındanmıdır? Yazdığı her metni, kullandığı her kelimeyi beğenmem. Galiba ikisindende."Hidayet Hanım sizi çok seviyor ve saygılarımı sunuyorum. "Çok değerli ve kıymetlisiniz".❤️✨

    YanıtlaSil
  3. Yüreğinize sağlık. Çok samimi bir yazı kaleme almışsınız. Tebrik ederim

    YanıtlaSil