ADEM’İN KEKLİĞİ VE CHOPIN KİTABI/Hasan EJDERHA


“Adem’in Kekliği ve Chopın” Mustafa ÇİFTÇİ’nin nefis hikâye kitabının adı. ÜLKE Edebiyat’ın 26. Edebiyat Dizisinin 7. kitabı olarak Haziran 2012’de çıkmış.
Kitabın 2. Baskısı İLETİ- ŞİM Yayınları’ndan çıkmış yakınlarda. İletişim baskısını görmedim. İlave Hikâyeler var mı bilmiyorum.  
Raşit Küçükkürtül getirdi ÜLKE Edebiyat yayınlarından çıkan kitabı bana. Zevkle okuyuverdim bir solukta. Kendi çocukluğumu, köyümüzü, köydeki evimizi, tarlamızı takımımızı,  köyden şehre gelişimizi okudum aslında. Onlarca yüzlerce “Biz”i okudum. Ne kadar bizden bir kitap. İçinde ne kadar çok “biz” var. Ayrıca çok tatlı bir dili var kitabın…
            Üniversite kütüphanesindeki odamda (Ahmet Doğan İlbey’in tabiri ile “Dergâh yayın bürüsu”nda) Ferhat AĞCA ile sohbet ederken dert yanmıştı Ferhat. “Ağabey önümüzdeki dönemlerin Mustafa KUTLU’sunu yetiştiremeyecek miyiz?” demişti. Mustafa ÇİFTÇİ’yi okuyunca Aklıma Ferhat’ın bu sözü geldi ve okuyucuya müjdeliyorum işte bir Mustafa KUTLU daha.
            Kitapta 15 hikâye yer alıyor.
            “Adem’in Kekliği ve Chopın” hikâyesi kitaba adını veren hikâye. Kitap bu hikâye ile başlıyor. Başlıyorsunuz da bırakamıyorsunuz. Okurken gülüyor musunuz ağlıyor musunuz fark edemiyorsunuz. Kitabın yarıya yakınını evde sesli okudum. Odada bulunanlar da sebeplensin istedim. Ben kitabı kısa sürede bitirince odada bulunanlar kitabı okumak için sıraya girdiler. Hafta sonu boyunca gece-gündüz mesai yaptı kitap evde bulunanlara.
ADEM’İN KEKLİĞİ VE CHOPIN :“Galeride İpek Abla var. Bora’nın sekreteri, ona soracak oldum. Sorarken ter sırtımdan aktı. Gülümsedi İpek Abla
– Ah Adem Usta keşke bilsem de söylesem ama buraya akşama kadar kaç kişi gelir sen de bilirsin...
Bilirim ya bilmez olayım, bilirim de...
Anlaşılan o ki adını bile öğrenemeyeceğiz.
Eh o zaman ben de “kekliğim” derim, “Adem’in kekliği” derim, “kekliğim” diye severim...
Kekliğim dedim başka bir şey demedim. Resmin karşısına geçip yine günlerce bekledim. Bir gün aklıma geldi, şu resmi ben alsam. Fiyatını İpek Abla’ya sordum. Benim altı aylık maaşımdan fazla.
Para gözün kör olsun.
 Resmi alamadım.
Epeyce baktım sadece. Nasıl olduysa aklıma geldi, çıkardım cep telefonunu resmin fotosunu çektim. Yüreğim daraldıkça çıkarıp cep telefonundan resme bakıyorum. Sonra dedim ki bu galeride her daim bir müzik çalar, o müzik benim telefonda da çalsa. Hemen İpek Abla’ya gittim. Allah razı olsun “Tamam,” dedi “atarız senin telefona bu müziği”.
– At tabi abla at tabi, kendisi yok adı da yok, bari müziği olsun kekliğimin.
Gece oluyor, yatağa uzanıp açıyorum telefonu. Bir yandan resme bakıyor bir yandan müziği dinliyorum. Müzi- ği çalan adam yaşamıyormuş, eskilerden bir adammış, adı da Şopenmiş. Adamın kendi yok burda, Allah’ı var iyi çalı- yo, dertli çalıyo, belli ki o da sevdalık çekmiş. Söz yok, sadece müzik var. Sabaha kadar dinliyorum, ne zaman uyuyorum bilmiyorum. Kekliğim rüyama gelsin diye dua edip uyuyorum...
            Gelelim “ESE DAYI” hikâyesine…
            “Ankara’ya dönünce dedim ki hayırdır Ese Dayı benimle ne işin var?
Elinde incecik bir kitap
-Bak bu neymiş dedi.
-Kur’an rehberi, Ali Haydar Elif Ba’sı
-Abdest al da gel
Abdest alıp diz çöktüm Ese Dayı’nın önüne. ‘Rabbi yesir’ okuttu önce.
-Bu ne ki Ese Dayı?
-Rabbim kolaylaştır zorlaştırma, demek”
(…)
“Sonra elini uzattı ‘bak bu Elif’ dedi
‘Bak bu Elif’
(…)
“Bu Elif de ne güzelmiş arkadaş. Şöyle incecik. Yazan da ustaymış ha, baksana hiç saptırmadan nasıl da güzelce yukarıdan aşağı çekmiş. Ben inşaatçı adamım. Düzgün iş benim hoşuma gider. Baksana şu Elif’e dal gibi, fidan gibi. Ne güzel incecik.
Elif’le kalmadık. Cim’e kadar geldik
Ese Dayı her gün bir harf belletiyordu.”
(…)
Tavşan gibi “Mim” kamburca “Dal” derken hepsini öğrendim. O yaz sonunda kur’an’a geçtik ki sorma, sevincimden deli olacağım.Vay ese Dayı, kölesi olduğum Ese Dayı. Oğlum Üsüyün kim derdi ki sen Yozgat’tan çık gel, inşaata bekçi dur da orada birisi çıksın sana Elham öğretsin.’“Elif’ desin ‘Be’ desin’ ”
Eee bu kadar. Hikâyenin burdan ötesinden zırnık koklatmam. Hazır yeni baskısı da çıkmışken herkes kendisine bir “Adem’in Kekliği ve Chopın” alsın.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder