Halil KEKLİKCİ Abime
Zaten taşradaydık, şimdi birbirimize taşra düştük Halil Abi.
O günlerde
çektiklerimizi anlatıp dün gülüştük Halil Abi
“Koş bir celfin yakala!” derlerdi de ah nasıl
koşardık
Tavuğu biz
yakalardık, misafir yerdi Halil Abi?
Kara bahtımıza hiç
küsmedik; her şeye sevinir, coşardık
Hayat daha başta,
bizi yere serdi Halil Abi
Ninem,“kasarlamiynen
ağ olmaz baht garaysa” derdi Halil Abi
Halil Abi! Tarihimizin
anıtıdır, varlığın ve duruşun
Hangi kuşun
kanadına sığınsak bizim oralara gider
Bir atımlık barut
olmadı tüfeğimizde, ya da kurşun
O zamandan kalma
değil mi şimdi de ektiğimiz bider?
“On yaşına kadar
bilmezdim demiştin;
Tavuğun ve balın
ve yumurtanın yenileceğini”
Sadece misafir yer
sanırdık Halil Abi?
Hangi hayattı
bizim yaşadığımız öyleyse?
Kalbi olanlar
üzre, evrensel sözler söylense
Doğru sözü hemen
tanırdık Halil Abi?
Biz kitabın
yazarına inanırdık Halil Abi
Her birimizin
kalbi nasıl da heyecanla atardı gelince,
İlk defa
duyduğumuz mazot kokusuyla, amele kamyonu.
Yol kenarını dolduran
eşyalarımız karışırdı bu sevince,
En çok huğ hezenleri
yer kaplardı Halil Abi?
Kozalak çuvalları
yere atınca patlardı Halil Abi?
Tabiat mı değişti,
kalbimiz mi duruldu
Hangi sınavlarda,
hangi kitaptan soruldu
Tabiî bir hayatı,
kalbî olarak mı yaşardık o zaman
Vazgeçtim; felsefe
yapıp da o değerleri bozamam
Biz
akledip, hikmete inanırdık Halil Abi?
Çocuk adamlardık, adamlıkla sınanırdık Halil
Abi
Amele, şehirde yarım gün kalır, büyükler çarşıya dağılırdı
Amele, şehirde yarım gün kalır, büyükler çarşıya dağılırdı
Biz çocuklar
kamyonda kalır, parası olan dondurma alırdı
Ah Abi; niye acı,
yokluk, gariplik bizim harcımıza karıldı?
Biz sarı sıcağa
doğru giderken, erikler, dutlar arkada kalırdı
Kamyona çerçi
gelince etrafını çevirirdik Halil Abi?
Göçmeye sevinilir
mi? Biz niye sevinirdik Halil Abi?
Bilmediğimiz
yerler görme uğruna sevinirdik
Onca yolu yürürken,
sıcaktan nerdeyse erirdik
Amelenin
hayvanlarını götürmeye, mal sürmek derdik
Dimdik durur da
yine de yiğitliğin hakkını verirdik
Yazıya giderken, hiç
malları sürdün mü Halil Abi?
Her kuru yapraktan
sigara sarıp, öksürdün mü Halil Abi?
Hangi çağda
yaşamışız, biz hangi çağdan geldik?
Kumaşımız nasıl
örüldü, kılıcımızı neyle biledik?
Amele kamyonunun
etrafında helva-ekmek yerdik
Sokakbaşı’ndaki
lahmacuncuyu ancak geçerken görürdük
Muhannete tenezzül
etmedik, zaten etsek ölürdük
Biz bir kere
lahmacun alıp, Muzaffer ile ikiye böldük
Çarşı ekmeğinin
içine lahmacun dürdün mü Halil Abi?
Kamyon devrilip,
amele ölünce, üzüldün mü Halil Abi?
Sana pantolon
diktirme izni çıkmayınca susmuştum
Çağa direnmek analarımıza
düşmüştü o yıllarda
Lakin Amerikan süt
tozunu içince kusmuştum
Sen abimizdin;
senin olmayacaksa benim de olmasındı
Tabi senin
yüzünden pantolondan da olmuştum
Bak hiç
unutmamışım, gördün mü Halil Abi?
Keklik cücüğü
için, sen de kafes ördün mü Halil Abi
Biz nasıl
çocuklarmışız öyle? Hâlâ anlayamadım
Gazoz için
aldığımız parayı dilenciye verirdik
Dilenciler el açıp
karşımızda beklerken, ne çok utanırdık
Sen de gazoz
paranı dilenciye verdin mi Halil Abi?
Amele kamyonuna
binerken, çıtlık derdin mi Halil Abi?
Şehirliler tepeden
bakar, yererdi sanki bizi
Amele olunca,
dilenci gibi görürlerdi hepimizi
Hak yememeli
şimdi, belki de bana öyle gelirdi
Bizi yerenleri,
sen de yerdin mi Halil Abi?
Haymanın altına
çul serdin mi Halil Abi?
Pamuk toplama
dönüşü kazak alırdık, çünkü önümüz kıştı
Bir gömlek
almıştın o sene kazak yerine, önü nakış nakıştı
O delikli gömlekle
bahara nasıl ulaştın, hiç kimse anlayamamıştı
Hastalanıp ölmeden,
kışı çıkarmanın sırrına erdin mi Halil Abi?
Amele kamyonu devrilmesi,
şimdide derdin mi Halil Abi?
Hem sıcaktan
yüzümüz gerilir, hem de sinirler gerilir;
O sıcakta, tarlaya,
toprağın üstüne, gıdasız sofralar serilir
Akşam olunca
çadırın direklerine bağlanıp, cibinlik gerilir
Güz yağmurları
başlardı; biz ise ıslandıkça kurur, solardık
Kirli bir muşamba
altına, bütün amele birlikte dolardık
Sırılsıklam olurdu
her şey, iliklerimize kadar donardık
Sırılsıklam olmuş
gömleğini, ıslak yere serdin mi Halil Abi?
Sen de cibinliği,
eğilen otlara bağlayıp, gerdin mi Halil Abi?
Bir kabağaç vardı,
dalı bizim tarlaya uzanan
Biz oraya kakma
yapar otururduk
Koca çınara
giderken İdrisi de götürürdük
Ah o zamanlarda
muhabbet ne çoktu
Ahmet doğmamıştı,
daha yoktu
Hasan, Mahmut ve
Yahya bizimdi diyorlar,
O kabağaç, sizin
miydi bizim mi Halil Abi?
Ben söyleyim mi,
neyin sizin neyin bizim olduğunu
Her şey; hem
sizin, hem de bizimdi Halil Abi?
Parmağımız ağrısa
senin dizlerin sızım sızımdı Halil Abi
Hayat daha başta,
bizi yere serdi Halil Abi
Ninem,“kasarlamiynen
ağ olmaz baht garaysa” derdi Halil Abi
Ne kadar canlıydık
o zamanlar, neydi bizi diri tutan?
Hangi çağrıya
koşmadık, hangi ninnidir bizi uyutan Halil Abi?
Sen de gazoz
paranı dilenciye verdin mi Halil Abi?
Amele kamyonuna
binerken, çıtlık derdin mi Halil Abi?
Biz akledip,
hikmete inanırdık Halil Abi?
Çocuk adamlardık,
adamlıkla sınanırdık Halil Abi
Zaman bize mi
yaslandı, biz zamaneye mi yaslandık Halil Abi?
Hiç savaşmadık;
neden kılıçlarımızla birlikte paslandık Halil Abi?
yüreğine kalemine sağlık hasan bey TEŞEKKÜR ediyorum saygılar
YanıtlaSil