DÜKKÂN MEKTUPLARI-27 / Mehmet MUHARREMOĞLU

Ahmet Abi’nin Dijital Günlüğüne Notlar-2


Devletiniz tarih yazıyor Ahmet abi. Devletiniz Suriye’de Irak’ta, Libya’da, Mısır’da Filistin’de yedi düvele karşı zulmün karşısında durdu. Hâlâ da zalimlerin, teröristlerin, kan emicilerin hesabını görmeye devam ediyor. 
                                       
Başka bir anda başka bir yerde gene tarih yazıyor devletiniz. Küçük bir çocuğa cebinden çikolata çıkarıp veriyor. Yaşlı Ahmet Amca’nın tarlasını sürüyor.  Devletiniz beline önlüğü bağlıyor, önlüğüne biber biderini koyup Ökkeş Amca’nın tarif ettiği gibi ekiyor. Sonra da güzelce tapanlıyor. 

Devletiniz Zöhre Teyze’nin kocasından kalan tekaüt maaşını kapısına getirip kuruşuna kadar sayıp teslim ediyor. Posta dairesinden emekli Selahaddin Bey’in poğaçalarının zeytinli mi peynirli mi olacağını sorup not ederek sıcak sıcak kahvaltıya yetiştiriyor.

Devletiniz Ahmet Abi, Hatice Teyze’nin her Çarşamba gittiği köy pazarından her zaman alışveriş yaptığı köylü kadınlardan istediği evsaftaki pazıyı bulup iki bağ alarak akşam çorbasına doğruyor.  
   
Devletiniz çığın altından sağ salim çıkıyor. Depremde yıkıntıları aralayıp ayağa kalkıyor. Şükür ne çığ altında kaldı ne depremde yıkıldı. Biliyoruz ki koronaya da yenilmeyecek. Üdebanız devletlerin yok oluşundan dem vurabilir. Uluslar arası güçlerden, çok uluslu şirketlerden bahsedebilir. Başbuğunuz Tanrı Dağlarına dönebilir. Ergenekoncular yeniden huruç çalışmaları içine girebilirler.  Devletiniz dimdik ayakta.

Halkınız, evet, Türkler köylü Ahmet abi. Bunu kabul ediyorum. İki günlük sokağa çıkma yasağı için tedarik görme hengâmesinde fırıncı ile kavga edenler mi dersin, sıra kavgası çıkaranları mı dersin. Market boşaltanlar, petrol kuyruğuna girenler. … Marketi, fırını anladık da köylü Türklerin sokağa çıkma yasağı öncesi otogaz kuyruğunda ne ararlar, onu anlamak mümkün değil.  Halkınız saf Ahmet abi, onlar da adam olacak.

Ancak, mesele siyasi kahraman meselesi falan değil. Mesele devlet-i ebet müddet meselesidir. Mesele devlet-i millet meselesidir.  Devletiniz büyük devlet olduğunu hatırlamıştır. Devletiniz karantina günlerinde sokak hayvanları için genelge çıkarmıştır. Devletiniz milletlerarası üst kuruluş bürokrasisine merhameti öğretmektedir. Dayanışmayı öğretmektedir uluslar arası sisteme.

Halkınız saf Ahmet abi. Hem sözlü kültüre hem de görsel kültüre sahip bir işadamı bir zamanlar bir araştırmamda verdiği mülakatta “Maraşlının aklı gözünde, komşusundan görecek; ancak o zaman harekete geçer” demişti. Medenileşecek halkınız da.

Amma velakin mesele şahıslar meselesi değildir. Sokakta, partide, belediyede not ettiklerimiz de var. Bunlar gelir geçer. Mesele cumhurreisi meselesi değil. Mesele devlet millet meselesi. Millet bütün bu yapılanlara rağmen, evet, bunların çoğu maddi kalkınmaya münhasır gelişmeler, millet not ettiklerini önüne alıp şahısları değiştirebilir. Amma devletimiz dimdik ayakta, ayağa kalktı devletimiz.

Biz buradayız Ahmet Abi. Çikolatasını alan çocuğun gülüşündeyiz. Şerafeddin amcanın duasındayız. Fatma ananın yardım kampanyasına bağışladığı altmışbeş aylığındayız. Fidanları bahçesine dikilen Fatma ninenin ıslanan yaşmağındayız. Evlerin kapısına götürülen kuru ekmeğin buğusundayız.  Biz Van Gürpınar’da Kürt Keve ananın tandır ekmeğini yapmak için tandırın kenarına bağdaş kurup oturan, tandıra ekmek süren jandarmanın parmaklarının ucundayız Ahmet abi.

Gerçi senin bu genç dükkancılar eski ceberut devleti ne bilsinler! Hoş, senin de despot olduğunu söyleyip despotizm tarifi yapıyorlar fildişi kulelerinde ya; konumuz o değil. Bunlar jandarma dipçiğini enselerinde hissetmediler Ahmet abi. Toy bunlar. Senin despot olduğun konusuna gelince, o da adaletin gibi adamına göre Ahmet abi. 

İnsanı yaşat ki devlet yaşasın; düsturumuz budur. Devlet her zaman böyle değildi. Devletin sadece asık suratını gördüğümüz zamanlar da oldu abi. Devletin postalını, dipçiğini gördüğümüz zamanlar da oldu. At sahibine göre kişner demişler. Batı tipi azgın bürokrasiyi ehlileştirmek kolay olmuyor efendim. Devletin kendi adamlarına sahip çıkması; adamlarını sahipsiz bırakmaması da gerekir. Devletin yaşaması için bu konunun ihmal edilmemesi gerekir. Devleti yaşatmak için; milleti yaşatmak için kanını canını ortaya koyanlar, sağlığını ortaya koyanlar unutulmamalı; unutturulmamalı. Halkımız unutmuyor. Girdiğim esnaf işletmelerinde şehidimiz Fethi Sekin’in, şehidimiz Ömer Halisdemir’in fotoğraflarını görüyorum. Altında şöyle yazıyor: “Unutmayacağız, unutturmayacağız”. Onların şahsında halkımız şehitlerini unutmuyor. Devletin de şehit ailelerini ve gazilerimizi unutmaması, unutturmaması gerekir.  Hayatları boyunca onların yanında olması gerekir.

Devletin yaptığını vatandaş da karşılıksız bırakmıyor. Ben yetiştim geldim; nenem rahmetli, dualarında Abdulhamid Han’ı anar, Allah onu başmızdan eksik etmesin diye dua ederdi. Kırşehirli Aydın Battal’ın Sağlık Bakanı’na söylediği methiyenin dizeleriyle virgül koymak isterim bu bahse:

“Tüm dünyanın koronası gelse de/ Sağlık Bakanımın eli yelse de
Sıkıştırır döver onu köşede/ Biz sana güvendik Fahrettin abi
Yakın olsan ben silerim terini/ Bir Muhsin'in bir de senin unutamam yerini
Korkmayacağım çekmeyeceğim dilimi/ Allah razı olsun Fahrettin abi
O kanlı gözlerin hakkı ödenmez/ Bazı gerzek bu hakları bilemez.
Taraf tutar dürüst adam diyemez/ Allah razı olsun Fahrettin abi”

Biz buradayız Ahmet abi. Hiçbir yere gitmiyoruz. Ya da şöyle mi seslenmeliyim: Toparlanın sefer var Tuna’ya doğru!

***
Duydum ki karantina günlerinde Cuma kapusunu sanal dükkânda açtırıyormuşsunuz. Şimdilik genç dükkâncılarla toplanıyor imişsiniz. Türkiye’nin dört bir tarafından, hatta Anadolu’nun Somali yöresinden genç dükkâncılar Cuma sohbetine dâhil oluyor imiş. Yine duyduğuma göre, farklı illerden dükkâncılarla buluşmak hoşunuza gidiyormuş. Üdeba dostumuz ve Mehmet Yaşar dostumuz başta olmak üzere genç dükkâncılarla reel politik tartışmaları yürütüyor imişsiniz. Ahmet Cihat gibi bazıları bağlamalarıyla türküdarlık talimi de yapıyormuş.

Dijital dükkânınız hayırlı olsun abi. Bu faaliyetleriniz Bir Hocam’a aktarıldığında memnun olmuş, hatta “korona günlerinden sonra da aynı minval üzere devam edilsin” buyurmuş. Reisicumhurumuzun da buyurduğu gibi korona günlerinden sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak Ahmet abi. Mesela reel dükkânın dışında bir de dijital dükkân olduğuna göre Dijital Dükkân Mesul Müdürü farklı bir arkadaşımız olacak. Bu ilk değişiklik. Bu durumu nasıl kontrol etmeyi düşünüyorsunuz?

Dijital dükkâna tüm dünyadaki dükkân ehli katılabildiğine göre, “gurbet” kavramı yeniden tanımlanacak mıdır? Dışarı gurbeti, reel dükkân olan Dükkân-ı Yemen’e göre tanımlanmış ve gurbet derecelendirmeleri buna göre yapılmıştı.  O halde dijital dükkân için de bir isim ve gurbet tarifi gerekmez mi? Yemen, Dünya harbinden kalma yaramız idi. Dijital dükkân için post-modern dönemlerdeki yaralarımızdan birinin adı verilebilir. Dükkân-ı İdlib olabilir, Dükkân-ı Onbeş Temmuz olabilir. Ya da doğrudan müsebbibi olan salgının adıyla anılabilir: Dükkân-ı Korona.  Bu dükkân geçici mi olacaktır yoksa Muzaffer Hocam’ın da işaret ettiği gibi, kalıcı hale getirilecek midir? Buna göre gurbet tarifi de yenilenmek gerekir. Dijital dükkânda kim kaçıncı dereceden gurbetzede sayılacaktır?

Dükkân-ı Yemen’de gurbet, karasal uzaklığa göre belirleniyordu. Sanayi İnkılabı ölçülerine göre idi uzaklık ölçülerimiz; kilometre cinsinden. Buna göre de gurbetzede dereceleri belirleniyordu. Şimdi yeni bir inkılap gerçekleştirdiniz Ahmet abi. Karasal uzaklığı, kilometre ölçümünü kaldırdınız ve evden dükkân uygulamasına geçtiniz. İnternetteki 5-G uygulaması ile de hiç gecikme olmaksızın reel ortamdaki gibi, veri ve süre kaybı olmadan iletişim kurabiliyorsunuz. Şimdi gurbet, internete bağlanabilenler ve bağlanamayanlara göre yeniden tanımlanmalı değil mi? Mesela Somalili Mahmud, Somali’den dükkâna gelebilirken, Başbuğ, Karaman’dan gelemiyor. Ya da Oflu Süleyman, Giresun Espiye’den dükkan oturumuna dahil olurken, Maraş Merkez’deki türküdar başakanımız Fazlı kardeşimiz dükkan saatine yetişemeyebiliyor.  Reel dükkan kapısını hiç sektirmeden müdavim olan Mithat abimiz, Hasaneyn ağabeyler dijital dükkana dahil olamıyorlar. O zaman kim gurbette kim değil?

Dijital dükkânda muafiyet ve istisnalar nasıl tespit edilecektir? İnternet ve bilgisayarı olmayanlar mı muaf sayılacaktır? Yoksa bunlar günümüz dünyasında mazeret kabul edilmeyip o saatte fiilen iş başında olmak gibi mazeretler mi kabul edilecektir? Dijital dükkânda tatlı yemek serbest midir? Yeni oluşuma göre misafirliğe gitmek, misafir kabul etmek dükkân oturumuna katılmaya engel teşkil etmeyecektir. Dolayısıyla bu faaliyetler dükkân yasakları kapsamından çıkarılabilir mi? Gerçi şu sıralar bu faaliyetler devlet tarafından yasaklanmış durumda amma bazı dükkâncılar bunu ileri sürebilirler.

Korona günlerinden sonra dükkân ve mağara kavramlarının mahiyeti ve muhteviyatı acaba nasıl değişecektir? Bir Hocam dijital dükkânınızın neresindedir Ahmet abi? Bir hocam (iki kişi olarak)  dijital dükkânınıza şeref buyursa haliniz nice olur Ahmet abi? Dijital dükkânda gönül talimi nasıl yapılacaktır? İnsanların halleri birbirine nasıl bulaşacaktır? Bu “bulaş” günlerinde insanlara nasıl ulaşılacaktır? Dijital Dükkân mağara yerini tutacak mıdır? Ya da söylenildiği gibi eski alışkanlıklar, eski kavramlar, eski yönetim ve denetim usulleri değişecekse yeni durum için post-mağara/post-dükkân mı dememiz gerekir? Yani “mağara-sonrası/dükkân-sonrası” isimlendirmesine hazır olmak gerekir mi? Belli bir mekâna bağlı olarak yapılan bilgilendirme toplantılarının ismi seminer idi biliyorsunuz. Mekâna bağlı olmaksızın internet üzerinden yapılan benzer sunum ortamlarına seminerden bozma “webinar” demeye başladılar. Üdeba bazı webinarlara katılıyordur tahmin ediyorum. O bilir, ona sorabilirsiniz. Ordan hareketle, “Web-mağara” dijital ortamdaki yeni mağara konseptini karşılayacak bir isim olabilir mi?

Dijital Dükkân için de bir Dükkanname yazılacak mıdır? Fikir ve gönül talimlerimiz nasıl devam edecektir? Dijital dükkânın kaideleri nelerdir? Kaçta gelip kaçta kalkmak (yatmak mı demeliydim) gerekir? Dijital dükkândan gurbete uğurlama, dijital dükkân gurbetinden gelenleri karşılama var mıdır?

Dil kapısı dijital dükkânda nasıl açılıp nasıl sırlanacaktır? Dijital dükkânın kapısında nasıl beklenir? Dil talimi nasıl yapılır? Dükkân-ı Yemen, yeni çağa, yeni döneme, korona sonrasına hazır mı Ahmet abi? Destek gruplarınız çalışıyor mu? Devlet sokağa çıkma yasağı süresince vatandaşa ekmek dağıtıyor; yardıma muhtaç olanlara bin liralık zarflarla destek gönderiyor. Siz bu dönemde dükkâncılara fikir ve gönül talimi yaptırıyor musunuz? Dükkân ehlinin kapılarına fikir ve gönül talimi destek ekipleriniz bin miligramlık zarflarını bırakıyor mu?

Arz-ı hürmet ederim.

12 Nisan 2020/Sokağa çıkma yasağı günleri/ Kahramanmaraş        

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder