Ahmetabi'ye Muhabbetname/
Sohbet, muhabbet, dost
denildiği zaman ilk aklımıza gelen siz olursunuz. Fikir ve gönül talimi
yaptığımız dükkânımız bir süredir devlet tedbirleri nedeniyle zahiren
kapalıdır. “Dost yüzünü görmez isem bu gözlerim nemdir benim” diyen Yunus Emre
pirimiz ne güzel söylemiş değil mi abi. Dünya büyük bir imtihandan geçiyor.
Modern kapitalist batı ölümü hiç hesap etmiyordu. Şimdi şaşırmış vaziyetteler.
Onca masum insanın katili güçlü devletler gözle görülmeyecek kadar küçük bir
virüse karşı çaresizler. Sizin de söylediğiniz gibi Türk milleti nice salgınlar
ve badireler atlattı. Bunu da atlatacak Allah’ın izniyle. Bizler sadece şunu
biliriz, vücudumuz bize bir emanettir. Bilerek ona zarar veremeyiz. Tedbir
bizden takdir Hak’tan der geçeriz.
Esas mevzumuza dönecek olursak.
Nice zamandır dost yüzü göremiyoruz. Hepimiz gurbete düştük. Ev gurbetindeyiz.
Ev gurbeti de olur mu diyenler olabilir. Garip ama oluyormuş. Gönülden gönüle
elbet yollar var ama gönüller de yaralı. Hüznümüz artıyor her geçen gün. Sanal
dükkân muhabbetleri bir nebze alsa da gönlümüzü, tutmuyor gerçek muhabbetin
yerini.
Kulak rahatsızlığınızı da
hesaba katarak size mektup yazmanın daha doğru olacağını düşündüm. Malum siz de
savunmalarınızı hep yazılı yaparsınız. Bir türküyü dinlerken bir şiir veya yazıyı
okurken dükkân dostları geçiyor gönlümüzden. Müslüm babanın da dediği gibi “
Bütün duygularımız ağır yaralı “ Ahmedabi.
Kimlik yaşınızdan ötürü malum
sizlerin dışarı çıkması da yasaklandı. Yasağı delmek için siyah gözlük takıp da
sakın dışarı çıkayım demeyiniz. Türk polisinin gözünden bir şey kaçmaz malum.
Bu aralar size aleyh getiren, müjde veren veya zarf atan da olmadığı için
ekonomik olarak biraz kâra geçmiş gibi görünüyorsunuz. Fakat öte yandan bunlar
olmayınca “sanal” baş ve diş ağrılarınızın artma ihtimali de var. İnşallah
gerçekte olmaz. Bu süreçte halkımızı da özlediniz mi Ahmedabi. Dışarı çıkayım
da tek, karşıma birkaç mayın bile çıksa razıyım dediğiniz de oluyor mu? Dükkan
yeniden açılırsa tatlı alıp gideceğim diyor musunuz? Askerlik lafı
anlatılmasına dahi müsaade edecek misiniz? Kurban eti, araba tekeri, tarhanalık
yoğurt, kışlık zahire lafları artık serbest olacak mı? Tercümanınızın ücret artışını gündeme alacak
mısınız? Dükkâna konuşmacı getirmemize izin verecek misiniz? “Ayrılık hasreti
kar etti cana” türküsü bir yanda çala dursun. Sabır ve dua ile inşallah dost
meclisimize yeniden kavuşuruz. Bu arada emekli maaşınızı isterseniz ben çekip
size ulaştırabilirim. Güvenilir insan bulmak zor bugünlerde. Bağışlayın abi,
biraz gevezelik ettim.
Size mektup yazmak esasında
bütün dükkâna yazmak gibidir. Dükkânın sahibi “Bir hocam”olsa da temsili
sizsiziniz. Sizleri bu zorlu günlerde azıksız bırakmamaya çalışacağız. Sabır
imtihanını da başarıyla verecek inşallah milletimiz. Hasretlik ve gurbetlik her
zaman olmuştur. Demek ki olması gerekiyor. Allah devletimize zeval vermesin.
Devletimiz elinden geleni yapıyor. Görüyoruz süper devletlerin ne hallere
düştüğünü. Çok şükür bizim devletimiz iyilerin ve mazlumların duasıyla dimdik
ayakta. Allah mübarek hocalarımıza ve bütün dükkân ehline hayırlı ömürler
versin. Büyüklerimizi başımızdan eksik etmesin. Hürmet eder ellerinizden
öperim…” Dost hasreti zor imiş, her dem ahu zar imiş.. “ türküsü eşliğinde,
yazdıklarımız yazacaklarımızın teminatıdır diyerek mektubumuzu bitirelim. Kalın muhabbetle…
18.04.2020 Corona günleri
mektupları, Maraş.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder