“Nurettin TOPÇU” ve VAROLMANIN MEKTEBİ/ Hidayet BAĞCI


“Mektep, öğrenme yeridir.”
diye tanımlama yapan Nurettin Topçu’ya göre “İnsan iradesine takip edeceği istikameti gösterir ve birliğe götüren her hareket gibi ruhu sonsuzluğun sevgisine kavuşturur. Bu sebepten denebilir ki mektep, mâbeddir.Milli ve kutsal değerlerin toplandığı bir mekânı ifade eden bu mektep tanımı ile birlikte bazen bir kalbin etrafında toplanan gençlerin varlığı ile kalp de bir mektep olabiliyor. Topçu’ya ait bu cümleler ışığında o mektebin sınıfı, sırası, yazı tahtası, masası bir kalp olurken kapısının niyet ile açılabilecek güçte olduğunu da anımsatıyor.

Peki bu mektebin muallimi kim?

“En iyi muallim, en büyük üstat, şüphesiz ki hayattır.”

Eğer ki yaşanılan hayattan bir şeyler öğrenip tat almak istiyorsa hayatın da bir mektep aynı zamanda muallim olduğu kanaatinde varoluş, iradeyi kullanma sanatını öğrenme mutluluğuna erdirecektir. Behemehâl bu sanat ile yaşanılan hayat daha iyi idrak edilecek ve öğretici güçlerin aktardığı bilgi daha iyi kavranacak hale gelecektir. Her bilgiden ziyade, irade ile seçilen bilgiler düşünce terazisinde tartımı gerçekleştikten sonra harekete geçtiğinde insan bu mektep içerisinde sırasına oturacak ve muallimini dinleyecektir.

“Alınmamış, benimsenmemiş, benliğe mal edilmemiş bir ders, iyi bir ders sayılmaz.” Bunun için muallimin kalbinin etrafını kapsayan ve orada daireselleşen bir damla damlaya damlaya büyük bir damla olur. Bu mana ile anlamını bulur. Derste muallimin her halini sadece gözleri hareket ettirerek izlemekten ziyade duyuları kendi kontrolünde çalıştıran aklın da harekette olması lazımdır. Bu sebeple iç âlemin ve dış dünyanın da muallimlerle dolu olduğu kanaatine varılabilir. Filozof Kant diyor ki: “ Bana hayret veren iki şey var: biri başımızın üstündeki yıldızlı gökyüzü, öbürü de içimizdeki vicdan.” Buradan şu anlaşılabilir: aklın da vicdan gibi bir muallimden ders aldığını ön görüsü…

Peki bu hayat dediğimiz mektep içerisinde her şeyi öğrenmek insanı en üst noktaya taşır mı?

Aslında insanın kapasitesi her şeyi öğrenme ve hafızada tutma eğiliminde değildir. Ne zaman ki insan her şeyi öğrenme eğiliminden ziyade sadece iradesini kullanarak fıtratına aynı zamanda mizacına göre hareket ettiğinde hayattan en üst noktada istifade edebilir. İnsan, mualliminden dinleyerek öğrendiği dersleri uygulama noktasına eriştiğinde ve onu başardığında kendisini bir üst sınıfa kaydettirecektir. Hayattan öğrenilen dersler yaşayarak öğrenildiğinde zorluk verebilir ama her zorluk beraberinde mutlaka bir kolaylığı da mutluluğu da getirir. Bu minval üzere düşünmek insana huzur verdiği gibi yaşayarak öğrendiği bu mektepte yağmura yağmur olduğu için bakmaz. İnsan, suyun bulunduğu yerden buharlaşmasıyla oluştuğunu idrak ettiğinde bu döngüsel hareketin bereket olduğunu kavrar. Şuurun enerjisi nasıl ki dikkat ve uyanıklığı beraberinde getiriyorsa her işte ve durumda kıvraklık beraberinde algıda seçiciliği insanın hizmetine sunar. “Her bilgide bir câzibe vardır. Bilmek, harekete hazırlanmaktır.” Bu yüzden insan algıda seçiciliği harekete geçirecek düşünceler içinde olma sanatını öğrenmelidir.

Behemehâl bir ressam edasıyla renkleri tanımalı, bir şair inceliğinde kalp ile kelimelere mana vermeli ve bir zanaatkâr gönül ile çalışarak üretmenin mutluluğuna ermelidir, mektep olan hayatta.

 

1 yorum:

  1. Kıymetli yazar, acaba gerçekten şu çetrefilli dünyada, labirentlerle dolu hayat akışı içerisinde, nefsin ve enaniyetin eritilmesine ve eritilmesine şiddetle ihtiyaç duyulduğu bir zamanda "gerçekten en büyük üstad hayat mıdır? Emin değilim, bence bir daha düşünün!

    YanıtlaSil