Eline iğne iplik yerine, kalem
kâğıt verilseydi eğer, kim bilir neler neler yazardı yüreğindeki bu
coşkuyla Akça kız.
Belki dilden dile dolaşan bir türkü olur tüm dünyaya duyulur, belki de bir destan olur okunurdu yüzyıllar boyu.
Ne istediğini soran olmamıştı bu yaşına kadar, ne dayatıldıysa oydu kaderi, ona reva görülen neyse onu yaşamalıydı bir ömür.
Attığı her ilmek bir serzeniş, her düğüm bir yok oluşuydu ümitlerinin.
Bembeyaz patiskanın üzerine nakşettiği motifin ismi Maraş gülüydü. Her genç kızın çeyiz sandığının olmazsa olmazı bu Maraş gülünün bir de hikayesi vardır dilden dile nesilden nesile aktarılan. Şöyle ki: Rivayete göre genç bir kız bu nakışı komşusunda görüp çok beğenir ve örneğini ister. Komşunun kızı benim çeyizimden başka kimsede olmasın diye vermek istemez örneği. Bunun üzerine hırs yapan genç kız hastalanır yatağa düşer. Nişanlısı memleketteki bütün doktorları getirir sırayla. Her geçen gün daha kötüye gider. En nihayetinde ümit kesilir; ince hastalık bütün bedenini ele geçirmiştir genç kızın. Doktor ölüm tarihi olarak yaprak dökümünü beklediğini söyler nişanlısına. Her ne kadar gizlemeye çalışsalar da duymuştur bu kara haberi genç kız. Hemen oracıkta bir türkü tutturur kendi dilince;
Her gün doktor gelir gider
Komşular hep merak eder
Komşular hep merak eder
Doktor derki, veremli kız
Yaprak dökümünü bekler
İğne iplik verin bana
Çıkayım ağaç dalına
Siz de yardım edin bana
Dikeyim yapraklarını
Çıkayım ağaç dalına
Siz de yardım edin bana
Dikeyim yapraklarını
Ertesi sabah kızı ağacın başında donmuş
vaziyette bulurlar, sabaha kadar bütün yaprakları dikmiş ve son yaprakta
ruhunu teslim etmiştir,
Akça kız bir taraftan nakışını
bezeye dursun bir yandan da geleceğine dair hayallere daldıkça iğneyi
mütemadiyen parmaklarına batırıyor parmağından değil yüreğinden kan damlıyordu
adeta, sessiz haykırışlarını kendinden başka duyan olmuyordu, o da yaşıtları
gibi okula gitmek istiyor, beyaz kolalı gömlek, pileli etek giyip
kütüphanelerde kaybolmak istiyordu.
İnci boncuk, iğne iplik, hiç ona göre değildi kendini böyle bir dünyaya ait hissetmiyordu. İnsan kendi tabiatına uygun olanı yapamayacaksa varoluşunun anlamı neydi ki bir an hikâyedeki genç kızla kıyasladı hayatını, hırs yapacağına mücadele etseydi, çaba harcayıp istediğini elde etmenin çarelerine baksaydı diye düşündü. Bu bir hikâyeydi tabi ama; hiçbir hikâye hiçbir kıssa laf olsun diye anlatılmazdı uzun yıllar, Elbette herkesin kendine göre bir ders çıkarması gerekiyor kıssadan hisse almak icap ediyordu. Yarından tezi yok hayallerinin peşinden koşmak, kendi yolunu çizip bir adım atmak fikriyle gecenin siyahını üstüne çekti yıldızları yok sayıp.
Güneşin doğuşuyla yeni bir hayata adımlamayı
düşlerken kaderi ona çelmesini çoktan atmış bulunuyordu. Yan odadan gelen
seslerden anladığına göre Maraş gülü motifli nakışını bir an önce bitirmesi
gerekiyordu. Ceviz oyma sandığına yol görünmüş,
Akça kıza bir kez daha ne istediği sorulmamıştı...
Akça kıza bir kez daha ne istediği sorulmamıştı...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder