HUZUR SEN’İN GÖZLERİNDEDİR BİLİRİM/Halit DİLİPAK


Bir yangın yeridir gönül coğrafyam. Sevda yüklü, muhabbet yüklü. Bakmayın sert bakışlı, haşin ve itici olduğuma. O çehrenin arkasında çekingen, ürkek bir kişilik yatmakta. Evet asabi ve tez canlı biriyim. Mümine yakışmayacak özellikler olsa da bir Müslüman olabilme çabası içerisindeyim.

Hep bir özlem ve bir hasret çeker yüreğim. Sanki bir sevda ateşiyle yanar ruhum. Bir özlem ve hasretin kaybolmuşluğu içerisindeyim. Gönül bilinmez bir sevdanın hasretiyle çırpınır durur.

Nedense gözlerde kaybolurum. "Gözler kalbin aynasıdır" diyordu bir şarkıda. Belki gözlerde arıyor kalbim aradığı huzuru.

Hafif çiseleyen yağmurda yürümek arzusu kaplıyorsa ruhunu. Boş, ıssız bir yolda sonbahar soğuğunda kendisiyle baş başa kalmak istiyorsa insan, bazen hissiz, düşüncesiz, amaçsız bir şekilde bilinmezliğe doğru ağır adımlarla ilerlemek istiyorsa eğer. O gözlere dokunabilme ihtimali halinde, bir telaş, bir huzur, bir heyecan kaplıyorsa bedenini. O gözlerin mahkûmu olmuşsun demektir.

Hüzünle buğulanan gözlerime bir bakabilsen uzaklardan. Bir görebilsem o ürkek ve derinden bakan gözleri. O gözlerde dalabilsem rüyalar âlemine. Senken her yer, sensizliğin nasıl bir acı olduğunu nereden bileceksin. Sen hiç sensiz kaldın mı?

Ruh özlem içinde, gönül hasret, kalp yanar da yanar. Beden yok olmak ister. O olmak, O olabilmek, O'nda bir bütün olabilmek ister. Hiçlikten kurtulup O'nda bir olabilmek ister. O'nun varlığında hiçliğini manalandırabilme ateşi yakar tüm benliğini. Dizinin dibinde oturabilmek, hissedebilmek, yaşayabilmek arzusu yakar. Ey hiçliğe anlam katan güzel. Gözlerinle yak, kül et şu habis bedeni. Sende kaybet bu benliği...

Yokluğunun ayazı sızlatırken kalbimi, hayalin ılık bir meltem esintisiyle ürpertir bedenimi. Gönlüm baharı beklerken, zemheri soğuğunu düşürdü ayrılığın. Gözlerinin buğulu bakışlarıyla buza dönmüş kalbim çözülmek, erimek ister. Sensizliğin zifiri karanlığında yönünü bulamaz oldu gönlüm. Karanlık dünyama bir kuzey yıldızı ararım yönümü bulabilmek için. Ürkek, çekingen, kaçamak bir bakış kuzey yıldızım olur, karanlıklarımın yol göstericisi...

Bakıyor olmak görebilmek midir? Oysa görebilmek derununa inmek, hissedebilmek değil midir? Eğer bakarken hissedebiliyorsa, sadece gözlerle değil hislerle de bakabilirsen anlayabilirsin. Gönlünle, ruhunla, kalbinle bağ kurabilip; gözlerinle gözlerine dokunabilmek. O dokunuşunu hissedebilmek, o bakışlardaki manaya erebilmek...

Gençliğimi hatırlarım. Yağmurlu havalarda deri montumun içerisine büzülmüş bir şekilde ağır adımlarla biteviye yürüdüğüm yolları. İliklerime kadar işleyen o rahmet sularını hissetmeden garip bir haz ile kendi kendimle baş başa, sanki başka âlemlerde gezinirdim. Gönlümde bir sızı, boynum bükük, saçlarımdan aşağı süzülen rahmet suları, gözlerim yerde sanki bir çift göze dalmış gibi saatlerce yürürdüm.

Ayazlarda yanıp, temmuz sıcaklarında üşürdüm. Bazen bağrım yanardı soğuk kış gecelerinde, bazen yaz gecelerinin bunaltıcı sıcaklarında üşürdüm. Ama nedense hep hüzünle huzuru aynı anda yaşardım. Yokluğun acısıyla, varlığın huzuru hep harmanlandı yüreğimde. Onun içindir gülerken ağlayıp, ağlarken gülebildim. Hiç bir şey kalıcı değildi. Önemli olan yaşadığın zamanın geçmesiydi. Acı da neşe de zaman içerisinde kaybolup gidiyordu. Önemli olan sabredebilmekti. Ne acılarda kaybolmak, ne de neşenin girdabına kapılmamak gerekiyordu...

Hüznün kapladı yine gönlümü. Gözlerim gözlerini özledi. Ruhuma huzur veren hayalin, gönlümde fırtınalara sebep. Bazen tutmak ister ellerim ellerini. Ellerin ellerimdeyken gözlerinin büyüsünde kaybolmak ister gönül, sende yok olmak ister. Sen olmak, seni hissetmek ister. Hani sevgi, muhabbet, hasret, özlem, hüzün, sevince bir şekil verilebilseydi sen olurdu o, yalnızca sen. Ben sen olup, sende kayboldum. Bir çıkmaz sokak gibisin, labirentim oldun. Yolumu yitirdim. O labirentten çıkıp sana ulaşabilmek ne mümkün. Bana tek huzur veren senin o gözlerin...

Bazen hüzünlü bir şarkı, bazen bir nefes duman, bazen bir yudum çayda erişilirmiş hüzünlü huzura. Elde edebilme arzusu nefsi mutmain etmek içinmiş. Oysa bir bakışta, bir tebessümde hüzünlü huzura erebilmek, gönül işiymiş.

Bir boşluk, derin bir hüzün, bir iç yangını, bitmeyen hasretin adı... Beni ben yapabilecek, benliği, bizlik huzurunda birleyebilecek, sonsuz huzurun adı...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder