Dostluk nazdır biraz. Vefadır,
hâl hatırdır, arayıp sormaktır. Bir tenhada, bir çayhâne duldasında hasretle
çay içmektir, bir gece yarısı bir elektrik direğinin altında buluşup
halleşmektir. Dildaşlıktır bunun adı. Birbiriyle dost olanlar dilini konuşanları
arar ve özlerler. İnsan aylar geçer de dilini bildiği, dildaşı olduğu dostunu
aramaz mı?
Aylardır gönül dostlarını arıyor
Refik Hüzünkâr. “Korona var, hele bir geçsin…” diyerek hüzünkâr dostlarını
gecenin hüzünlü vakitlerinde aylardır yalnız bırakanlar, aramayanlar rûz-ı
mahşerde kurulacak dostluk mahkemesinde sual edileceklerdir. Gönül dostlarını
sürekli bir bahaneyle savuşturmanın vebali ağırdır.
Gönle şifa bir dost Yâ Rabbi!
Günler geçmek bilmez. Hele de
gece sardı mı etrafı, dostlarını arayan Refik Hüzünkâr’ı düşünün… Telefonla
dostlarını bir bir arıyor. Yok, yok, kimse yok…. Gönlüne şifa olacak bir dost
Yâ Rabbi diye inliyor sessizce. Caddenin karanlık, sâkin yerlerinde adım adım
kıvranarak yürüyor… “Bu mu benim yaşadığım şehir? diye bir “ah” çekiyor ve
arıyor… arıyor… Dermân arayan yaralı gönlüne bir dost sesi arıyor…. Yok… Yok…
Kimseler çıkmıyor… Dilleri bağlanmış, telefonları kilitlenmiş sanki….
O gün o gece bir dost dilinden
şifa bulsa ölmekten kurtulacak. Fakat heyhat! Bir dostu Karadeniz turuna çıkmış,
habersiz ve rızâsız… Allah’ım, insanlar bir tuhaf olmuşlar. Yaralı gönlüne şifa
olacak ve kaç zamandır bahanelerle görünmeyen “hatip” bir dost, Refik
Hüzünkâr’ı ve çoluğunu çocuğunu bırakıp “gezmeye” gitmiş. Vay yalan dünya!
Gecenin koynunda sokaklarda dost
dilini arayan Refik Hüzünkâr’ın yüreğini bir dost türküsü yaktı geçti: “Ah o
dostun firakına / kalmışam hasret çağına / dost elin hüsnü bağına / bir ömür
verdiğim yeter…”
Az gitti uz gitti, caddenin
karanlık ve tenha taraflarında “Böyle mi olacaktım âhir ömrümde” dedi. Bir dost
aradı nasibine kim düşerse. Hayret! Dedi. Uzaya mı gitti dostlar? Kiminin
işleri var, kiminin sokağa çıkmaya cesareti yok… Kiminin telefonu kapalı… Kimi
de yatsıyı kılıp üstüne bol tatlı yiyip yatmış… Vay dünya yalan dünya! Böyle mi
olacaktı dostluk imtihanı…. Kimi bu tarafa, kimi şu tarafa çekmiş… dar
dünyalarına hapsolmuşlar herhalde…
Ah, dostlar! Nerdesiniz,
buharlaştınız mı?
Kalbi sıkıştı… Ah, dostlar!
Nerdesiniz? Öldünüz mü, gaflet uykusuna mı daldınız? Aylar geçti, korona
morona, dediniz… hepsi mazeret… Birinci kuşak, ikinci kuşak dostlar!
Evlerinizde çürüdünüz mü? Diliniz şişmedi mi? Gönlünüz yanmadı mı? Türkiye’nin
meseleleri ve çözüm yollarını unuttunuz mu? Türk fikir hayatının durumu ne
olacak? Mes’uliyet ve dâva şuurunuzu koronavirüs mi vurdu?
Gece ilerledi, “dost dost” diye
inleyen hüzünkâr bir köşeye çöktü, bir sarma tütün yaktı ve mâzi bir film
şeridi gibi gözünün önünde akmaya başladı. “Hocamgil” dedi, bir “ah! çekti. İki
hocası vardı. İlkini gurbet çekti götürdü. İkincisinden râzıyım dedi, fakat o
da köyüne gitti, cumaları gelir oldu. Bir de kendisi gibi gecelerin garibi
tercümanı Ferhat’tan râzıydı. “Eski Dükkâncı dostlar” dedi bir “ah!” çekti.
“Buharlaştınız mı? Öldünüz mü?”
İlk göz ağrısı vardı, tam dört
buçuk aydır görmedi. “Hastaya kar lâzım, nerdesiniz?” dedi. Utanmasa nârâ atıp
içini boşaltacaktı. Bir ân topladı kendini, “muhit ve gelenek…” dedi. Hocaları
aklına düştü. “İtidal… İtidal…” diyorlardı.
Ah, bir dost bir çay olsaydı!
Caddenin bir yanı ışıklı, bir
yanı karanlıktı. Karanlık leylî idi, hüzündü. Severdi geceyi, karanlığı
hüzünden dolayı… “Ah, bir çay ve bir dost olsaydı! Dilimi bilen, Türkçe
konuşan, Dükkân dili, yâni hâl dili bilen biri olsaydı…” dedi, başı döndü,
gözleri çakmak çakmak oldu… Başına bir iş gelmeden binanın önündeki kanepeye
zar zor oturdu.
Fethi Gemuhluoğlu’nun dostluk
akidesince yargılananlardan, gönül üstüne kavilleşmiş olduğu dostlarını ihmal
edenlerden olmayın. Dostlarını ihmal edenler âhirette dostluk üstüne sual
vereceklerdir. Dost ve dostluk sualini veremeyenlerden olmak ne hazin!
Bezm-i elest’te tanış olup
dünyada da dostluğunu devam ettirenlerden olmak bahtiyarlıktır. Yunus Emre
Hazretlerinin sözüyle “Dost yüzünü göremezsem, bu gözlerim nemdir benim” diyen
gönül olmalı. Dosttan gayrı gönle şifa var mıdır?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder