TAŞLARA DOKUNAN SESLER-9 / Hidayet BAĞCI


“Aziz evladım Raci,

Mektubunu aldığımda gözlerim doldukça gönlümdeki umman bir deniz, okyanus oldu ve dalga dalga yol aldı. Tespih çıraklığı/ustalığı ne senin verdiğin Hüsn-ü Hat derslerine benzer ne de nefes verdiğin neyin sesine… Tespih ustası sana doksan sekiz tane taş vermiş, duydum. Ben de sana ödev veriyorum, elindeki bu taşlara tek tek gümüş işlemesi yapacaksın ve eksik olan taşı da sadece gümüşle işleyeceksin olur mu? Artık imamesi de senin ustalığının imzası olsun. Taşları çarkuşaneden geçirirken belirli bir devirde yapmaya itina göster, yoksa demiyorum sadece dikkat etmeyi bilmelisin. Elindeki taşların sayılı olduğunu biliyorsun.  Taş taneleri habbe olana kadar emek emek işlemelisin ki artık senin çıraklığının/ustalığının ilk ve son meyvesi olmasını ümid ettiğimi bilesin. Bu nedenle elindeki taşlardan başka eline taş değmeyecek şekilde taşları gümüşle işlemelisin. Bundan dolayı şu ana kadar ve sonrasına dek zikredeceğin en güzel tespihi yapmanı istiyorum, tespih ustanın da senden beklediği gibi…

Taşları gümüşle işledikten sonra ipinin sağlam olmasına, habbelerin birbirine sımsıkı dokunmasına özen göstermeli ve ipin seçimini ona göre yapmalısın ki gören bu tespihte ipi görmemeli. İpi bulduktan sonra ucunu bal mumuyla sürmele ki habbeler, sırasını kolayca birbirine aktarsın. İlk taşı ipe dizerken Salavat-ı Şerife okuyarak geçir ki devamı hem kolay hem de bu tespihin sahibi için huzur/mutluluk verici olsun. Sonraki taşları da en sevdiğin duaları okuyarak sıra sıra dizmelisin. Duraklar ise mutlaka gümüş işlemeli olmalıdır. Tespihin doksan dokuzuncu gümüş habbesinde de Salavat ile birlikte Fatiha-ı Şerife okumalı ve iki ipin ucuna atacağın düğümü sımsıkı yapmalısın. Gümüşten işlediğin imameyi imzanı atar gibi ipin ucuna eklemelisin. Bu senin itibarındır ki er kişi yaptığı her işte doğruluğunu ifade etmelidir.

Yüce Rahman “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol!” Ayet-i Kerimesinde buyurduğu gibi…

Sana vasiyet ediyorum, bu yaptığın tespihin ipi her ne zaman koparsa ipini sen değiştir olur mu? Bu tespihin ustası sadece sen ol… Birkaç hafta sonra göz nuru döktüğün bu tespihi tespih ustasından almaya geliyorum…

Muhabbetle…

Aynalı deden!”

***

Raci, o kadar şaşkındı ki elindeki taşları tek tek işleyip tespih edene dek geçen sürede Aynalı dedesinden gelen bu mektubu defalarca okumuş her seferinde, ilhamı gelen şairler gibi bir hâle bürünür olmuştu.

Şaşkın olduğu bir durum vardı ki Ahmet Suphi usta da kendisi de aynı taşlara emek veriyordu. Aralarındaki tek fark, taşların sayısıydı. Raci’de doksan sekiz taş, tespih ustasında otuz iki taş vardı ve ortak olan tek şey eksik taşlar-duraklar gümüş olacaktı. Raci’nin elindeki tespihte gümüş son habbe, tespih ustasının elindekinde ise ilk habbe…

Şimdi uzak diyarlardan bu tespihi almak için Aynalı dede yollardaydı. Raci’nin ve tespih ustasının kulağında ise “Uzakların Türküsü”…  



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder