Kocaseki köyünün yarısını diğer
yarısından ayıran ana yol, Kocabendi Deresi’nden sonra bir müddet düz gider; belenden
sola doğru kıvrılır. Köyün içinde yine düz gidip, muhtarın evinin ve aynı
zamanda dükkânının önünden de Zavraklıdere’ye doğru tekrar kıvrılıp, baraj
istikametine gider Emmi. Bu yol biz ilkokul birinci sınıftayken yapılmıştı.
Geçen yıl da baraj inşaatı için kullanılacak malzemelerin naklini
kolaylaştırmak için elden geçirilmiş; gereken yere köprü, gereken yere menfez
yapılmış, geniş araçların dönemediği dönemeçler genişletilmişti. Esasen köy;
üst tarafı dar, alt tarafı geniş ve oldukça eğimli bir tepenin eteğine
kurulduğu için, bir yer tarif edilirken yolun sağı-solundan ziyade, “Koca
Yolun” altı veya üstü diye tarif edilir.
Koca yolun üstündeki evler, bu
son genişlemeyle tamamen yüksekte kalmış, altındakilerse yol seviyesinin çok
altına inmişti. Üstte kalan evlerin önlerine sağlam duvarlar yapıldı. Birçok
evin giriş kapısı değişti, arka taraftan yeni kapılar açıldı. Yine birçok eve koca
yoldan merdiven yapıldı. Koca yolun altında kalan evlerin sahipleri, devletin
verdiği istimlak paralarıyla evlerini söküp yeniden yaptılar. Hatta birkaç kat
ekleyerek yol seviyesine çıkardılar. Henüz elektriği olmayan evler olmasına
rağmen, büyük ölçüde köye elektrik bağlandı. Hatta buzdolabı, elektrikle çalışan
radyo alanlar bile oldu köyde Emmi.
Henüz Ceyhan Nehri baraj gölüne
dönüşmemişti. Bahçealanı ve Uncular mahalleleri su altında değildi; otobüsçü
Hacı Ahmet Mustafa ve Bardak Emmi sağ idi o zamanlar…
Bağda bahçede işini bitiren köylülerden,
evde dışlığı gelmeyenler muhtarın dükkânın önüne toplanırdı o zamanlar. Muhtarın
dükkânı, Koca Yolun altında; ön tarafı yola bitişik, arkası Ceyhan Nehrine bakar,
sağ tarafından alt kattaki eve ve onun altındaki ahıra bir yol iner. Sol tarafı
ise uçurum Emmi.
Bir ikindiüstü, güneş görünmez
bir yere konmak isteyen yorgun bir kartal gibi renkleri solmaya yüz tutmuş,
fakat sıcaklığından bir şey kaybetmemiş ışıklarını, yüksek tepelere uzatmış;
sanki uzattığı ışıkların üzerinde onlara yaslanarak güç bela duruyormuş
gibiydi. Biz beş altı kişi, oradan buradan artmış, kimi uzun kimi kısa; çok
ensiz olanların yanına bir kavak odunu çakılmış; iki tarafında ayak bulunan, çoğunun
ayaklarından biri uzun biri kısa; oturaklarının çivileri gevşemiş, çoğu zaman
oturmak isteyenin, oradan bulduğu bir taşla çivilerini berkitip öyle oturduğu,
üzerinde otururken kendi kendine sağa sola sallanıp duran tahta iskemlelere
oturmuş, laf verip gülüşüyorduk. Yorgun güneşin, kızgın ışıkları üzerimize
geldikçe, gölgeye doğru biraz yerleşiyor birbirimizin yalanını çıkartıp, koyakları
kahkahamızla dolduruyorduk.
O sabah dükkânın önünde bir keçi
kesmişler. Bir miktar kan oraya akmış keçi kesilince ve üzerini kapatmayı
unutmuşlar ya da ihmal etmişler. Ortada bir miktar karasinek dolaşıyordu ama
hiç dikkat etmemişiz, siyah bir Mercedes dükkânın önünde duruncaya kadar: İlk
önce, çalışmakta olduğum firmanın sahibi Yakup Abi –Aktaş- indi arabadan.
Arkadan bir milletvekili ve yine o zaman milletvekili olan rahmetli Erdem
Bayazıt abi...
Hoş beşten sonra, güneş
ışıklarının henüz gelmediği yerlere koyduğumuz sağlam iskemlelere buyur ettik
misafirlerimizi. Bizi orada görüp, tanıdıkları için durmuşlar. Sır Barajının
temel atma töreni için hazırlıklar yapılıyormuş. Belki Başbakan Turgut Özal da törene
gelecekmiş Emmi.
Çay için zamanları olmadığını
söylediler. İkramsız kaldırmamak için hemen dükkândan bir meşrubat açtı Bakkal Yunus.
Misafirlerin ve bizim elimizde meşrubat dolu bardağı gören sinek, sabahtır beri
kendisine çekilen ziyafeti bir anda unuttu. Sanki haberci gönderip
çağırılmışlar gibi, köyün tüm sinekleri o anda oraya üşüştü. Ve birbirleriyle
yarışırcasına bir vızıltı koptu ortada. Bakma bu sabah böyle bir ziyafete
uyandıklarına; fakir köyün insanı gibi hayvanı, sineği de zayıf olur Emmi.
Zayıf olunca haliyle çevik de olur. Şeş cihetten hücum ediyorlar. Sol elimiz
bardakları kavramış, sağ elimiz bardağın ağzında öylece bekliyoruz. Bırak bir
şey yemeyi içmeyi konuşmak bile neredeyse imkânsız Emmi. Açanın ağzına dolar mı
dolar sinekler. Görülmemiş şey… Bir müddet sessizlikten sonra, “Güzel sineğiniz
varmış Hasan” dedi Erdem Abi. Ve o konuşmadan aldıkları cesaretle kalktı
misafirler, ellerindeki yarım bardakları yere koyarak.
Her birimiz bir kapısını açtık
arabanın. “Demek buraydı senin köy” dedi Yakup Abi hafif bir tebessümle.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder