EHL-İ DÜKKÂN’A HOŞ BİR HAVADİS / Ferhat AĞCA


Efendim fakir-i hakir ara ara twitter denilen nevzuhur mecrada gezinir ve kültüre, edebiyata dair havadisleri takip eder. Yine bir gün gezinirken “Cihan Çetinkaya” isimli bir zat-ı muhteremin paylaşımları hoşuma gitmiş ve takip etmeye başlamıştım. Dün ise paylaşmış olduğu bir mesajı beni derinden etkiledi ve ayrıntılı olarak okudum, mesaj şöyleydi:

"Olmak zorunda olduğunuz kişi olmasaydınız ne olmak isterdiniz? Doktor, öğretmen gibi sisteme dahil bir şey değil, daha başka, hür bir hayâl verin bana...

Şahsen ben bir kuş bilimci olmak isterdim.”

Mesajın altına herkes bir şeyler yazmış; kimisi bir seyyah, kimisi bir türbedar, kimisi de bir masal anlatıcısı olmak istemiş. Burada benim dikkatimi çeken şey ise insanların zengin olmak gibi dünyalık bir şey istememiş olması ve Cihan beyin herkese tek tek destek veren, cesaret veren cevaplar vermesiydi. Cevap verenlerden bir kişi de hikâyeci olmak istemiş. Cihan bey ise cevabında; bunun hayal olmadığını, isterse yapabileceğini ve yazdığı bir şeyler varsa göndermesi halinde ilgileneceğini söylemiş ve mail adresini oraya yazmış. Özellikle de bunu görünce anladım ki bu adam ehl-i dil, bu adam bizim gibi, dükkan ehl-inden biri gibi. Dayanamadım seher vakti olmasına rağmen, yorgun olamama rağmen, orada gördüğüm mail adresine "aynı cins kuşmuşuz" başlıklı bir mektup yazdım.  Yazmış olduğum mektup şu şekildedir:

“Üstadım merhabalar. Öncelikle sizi seherin selamı ile selamlarım. Beni bu saatte bu mektubu yazmaya meylettiren şey, Twitter'daki "ne olmak istersiniz" konulu twitiniz ve her cevap yazana ayrı ayrı verdiğiniz latif cevaplarınızdır...

Bendeniz Maraşlı'yım, Maraş'ta ikamet ediyorum, ziraat mühendisiyim, Maraş'ta olduğum için tabii olarak edebiyatla da ilgileniyor, ufak tefek kendi çapımda birşeyler yazmaya çalışıyorum. Ayrıca tanbur icrası ile uğraşıyorum, Özer Özel hocama layık olmaya çalışan bir talebeyim. Sizi ilk olarak hocamın bir videosunu paylaştığınızda tanımış ve takip etmeye başlamıştım...

Daha sonra ki her paylaşımınızda aynı cins kuş olduğumuzu anladım. Özellikle de bahse konu olan twitiniz beni çok duygulandırdı. İnsanların iç alemine yolculuk etmesine sebep olmak,  kalblerine doğru bir kapı açmak, sade ve iddiasız bir şekilde insanların bakışlarını iyiliğe ve güzelliğe çevirmek... Bunlar Allah dostlarının vasıfları... Verilen cevapların hepsini okudum. Hikâye yazmak isteyen birine, ilgileneceğinizi söylemiş ve mail adresinizi vermişsiniz bende orada adresinizi gördüm ve bu mektubu yazmak istedim... "Her kuş kendi cinsiyle uçar" buyurmuş büyüklerimiz. Yan yana gelmemiş olsakta beraber uçtuğumuzu bildirmek ve yaptıklarınızdan ötürü şükranlarımı arz etmek için yazdım bu satırları... Dâim muhabbet...”

Gün dündü, akşam saatleri oldu ve mail adresime şöyle bir cevap geldi:

“Aleykum Selam Sevgili Kardeşim.

Sabahın ilk saatlerinde mailinizi okudum. Lakin hem edebi hem de duyguya tercüman bir metin olduğundan, alelade bir cevap veremezdim. Bu sebeple kendime ayırdığım şu müsait zamanımda, size bir cevap yazmaya çalışacağım.

Sözleriniz beni ziyadesiyle memnun etti. Ancak, belki de yüreğime dokunan bir nefesin telkini neticesinde, ben bu dili tanıyorum, ben bu lisanı evet, bir yerlerden biliyorum, deyiverdim kendi kendime; Bu dil şüphesiz gönül coğrafyasına özgü bir dildi. Evvela zarif bir kalp, sonra latif bir düşünce, bir kazanda harman olur, hemhal olur, hemdem olur ve bir cisme bürünür, derler. Bu gönüle ait dili ancak ve yine bir gönle sahip kimseler anlayabilir.  

Böyle olunca, aynı cins kuşmuşuz, tabiri yerini buldu, oraya yerleşti ve muhkem bir irade temsil etti. Biz kardeşim, aynı bağın bülbülüyüz. Bu bağda susacak olsak bir, ötecek olsak bir hareket ederiz. Zira bizi harekete geçiren şey keşmekeş bir dünya gailesinden ziyade hakikate olan inancımızdır. Rabbim bizi şu güzel bağımızdan etmesin, yersiz yurtsuz komasın inşallah.

Allah'a emanet olunuz kardeşim, en kalbi selâmlar ile...”

İnsan bazen söyleyecek söz bulamıyor. Bu duyguların dünya üzerinde maddi karşılığı yok. Hiç tanımadığım, ne iş yaptığından, nerede yaşadığından bile haberdar olmadığım biri ile böyle hem hâl olabiliyoruz… Bu dili bize Ahmet abi öğretti, Hocamgil öğretti, Dükkan öğretti… Dükkan bülbüllerine selam olsun…



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder