Oyunu bırakıp dumanı seyretmeye
başladık: İki kişi koşarak duman tüten evin önüne geldi. Telaşlı telaşlı sağa
sola koştular. Birbiriyle bir şeyler konuştular. Ve ellerini kulaklarına
götürerek bağırmaya başladılar. Biz adamları görüyorduk ama sesler
duyulmuyordu. Az sonra bizim köyün aşağısındaki evlerin damlarından “Dam
yanıyooor” diye sesler gelmeye başladı. Sergenin içinde kurumuş incirleri
toplayan anam, “Hadi oğlum siz de bağırın. Dam yanıyor deyin. Herkes duysun.”
dedi. Biz de olduğumuz yerde, avazımız çıktığı kadar bağırdık Emmi. “Dam
yanıyooor.” Bir müddet sonra da kadın erkek tüm köy hep bir ağızdan, Yanıklı’da
bir evin samanlığında başlayan yangını ilan etmiş oldu.
Yola yürüyebilen bütün erkekler, helke
ve satırlarla Yanıklı’ya giden patika yola doğru dikine aşağı koştular. Ara
sıra “Satır –bakır bakraç- ağır olur, helke alın helke alııın.” diye bağıranlar
oluyordu Emmi. En son cılız bir ses duyuldu “Suyu dereye atın, dereye atın”
diye.
Babamla abim Yanıklı’ya, Memidik
Osman’ın yanına zeytin çekmeye –Yağ çıkartmaya- gitmişti. Yangın yerine
toplanan kalabalığın içinden bir çocuk yukarı doğru koştu. Çocuk, kalabalıktan
ayrılıp seçgelleşince anam çocuğu tanıdı, biz de tanıdık Emmi. Anam “Aha
Halil’i Harmancık’a gönderdiler” dedi. Gerçekten de abim Gölönünün Dersi’nin
üstünden Harmancık’a doğru aştı gitti.
Ben küçüktüm Emmi. Abim benden
dört yaş büyük. Abim bugün de benden dört yaş büyük. Keşke abim benden on yaş
büyük olsa, ben de abimden dört yaş küçük olsaydım. Abim Harmancık’a
gittiğinde, ben helke doldurup, yangına su çekseydim Emmi.
Yanıklı’nın adamına, bizim köyün
ve Uncular’ın adamı da yetişti. Öğretmen bizim köyün okulundaki büyük oğlanları
da yanına alarak gitmiş olmalı ki, kara önlüklü, beyaz yakalı çocuklar da
kalabalığın arasında seçilmeye başladı. İnsanlar, aşağı yukarı beş yüz metre
kadar uzakta bulunan arka gidip ellerindeki kapları dolduruyor ve koşa koşa
gelip yanan ateşe döküyorlar. Fakat ateş sönmek şöyle dursun, sanki serpilen
her helke su ile biraz daha artıyor gibi görünüyor.
Yanımızdaki kadınlardan biri,
“Bizim köyün suyu yetişmedi herhalde helkeler geç doluyor, beleykem ateş
samanlıktan eve sıçramaya.” dedi.
Başka biri, “Suyu dereye attılar
mı ola bacım.” dedi.
Bir başkası, “Atmaya gittiler”
dedi.
Yine bir başka kadın, “Aman bacım
bizim su varıncaya kadar dam yanar.” dedi.
Bizim köyün suyu Yanıklı’nın
arkına varmış olmalı ki, insanların koşuşturmaları hızlandı. Helkeler ardı ardına
dolup-boşalmaya başladı Emmi. Fakat ne olduysa, bir anda bir alev topu evin çardağını
yarıp, damdan bir örme (bir ucunda ağaçtan bir halka bulunan, keçi
kılından yapılmış insanların sırtlarında yük taşımaya yarayan kalın ip) boyu
yükseğe kadar çıktı.
Dumanın yerini kıpkızıl bir alev
aldı Emmi.
Evin aşağı tarafından elinde iki
satırla bir kadın çıktı. Kadının yangını görmesiyle, elindeki satırları bir
tarafa fırlatıp eve doğru koşması bir oldu. Alevlerden eve gidemedi. Ellerini
dizlerine vurdu. Havalara zıpladı. Başından fesi düştü. Birkaç kadın kucaklayıp
kenara çekmeye çalıştı. Biri fesini yerden alıp kafasına koydu. Kadın tekrar
eve, alevlerin arasına seğirtti. Tekrar yakaladılar. Kafasına su döktüler.
Kimse yerden fesini almaya eğilmedi. Bir erkek uzun bir merdiven getirdi.
Çardağa dayadı. Merdiven alevlerin içinde kaldı. Adam merdivene çıkamadı. Başından
aşağı bir helke su döktüler.
Ellerinde helkeler, satırlar,
kazma ve küreklerle bir grup adam çıktı Gölönü’nün Deresi’nin üst tarafından.
Belli ki Harmancık’ın adamıydı bunlar.
Neredeyse Yanıklı’nın arkından
yanan eve kadar adam doldu. Biri suyu doldurup yanındakine veriyor, o diğerine
veriyor ve helkenin içindeki su yangına dökülüp, boş kap hemen geri
gönderiliyor Emmi. İçlerinde birbirine gücenik, her biri bir mesele yüzünden
birbirleriyle konuşmayan onca adam olmasına rağmen, o ana kadar olmuş her şey
unutulmuş ve dört mahallenin adamı el ele bir yangını söndürmeye çalışıyorlar.
İnsanoğlu herhalde hiçbir dünya
malını kurtarmak için bu kadar çaba harcamamıştır Emmi.
Çardak ve duvarlar bir anda yere
düştü. Bir zaman sonra yere düşen evin gürültüsü bizim oturduğumuz damdan
duyuldu. Bir adam birazı kara, birazı beyaz, yastık gibi bir şey çıkardı çöken
evin enkazından. Ve tamamen yanan damın ortası çökmeye başladı.
Önce loğ düştü Emmi damdan.
Ardından yangalak; sonra da
komple yere indi kocaman toprak dam.
Kollarından zor bela tutulan
kadın, bir anda kendini kurtarıp o yarısı yanmış şeyin yanına koştu. Kucağına
aldı. Ayakkabılarını ateşe fırlatmıştı. Başında fesi yoktu. Oturduğu yerden öne
arkaya, sağa sola sallanmaya başladı.
Helkelerini, satırlarını,
kazmalarını ve küreklerini alan erkekler evden uzaklaştı. Helkeleri, satırları ellerinden
düşen kadınlar; gâh elini dizlerine vuran, gâh sağa sola sallanan kadının
yanına toplandı.
Erkeklerin boşalttığı yangın
yerini kadınlar doldurdu.
Dam üstlerine kepmiş gibi herkes
olduğu yere çömeldi Emmi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder