Bugün günlerden neydi? Senenin kaçıncı günüydü? Hangi şarkı çalıyordu yüreğimde? Hangi kaldırımları
dertlerime ortak ediyordum? Hangi sokak lambaları
gözetliyordu beni? Her sabah geçtiğim o neşeli o
mutlu sokaklar değildi artık. Her sabah güneşin doğuşuna tanıklık eden o neşeli
kaldırımlar bugün öksüz kalmışlardı. Her akşam pencerelerden içeriyi gözetleyen
o sokak lambaları bugün ellerini ayaklarını çekmişlerdi evlerden. Her gün bin
bir insanı içinde barındıran şehir bugün hiç kimseyi almıyordu. Kimsesizlerin
yoldaşı sokaklar bugün herkesi evlerine göndermişti. Gecenin bir vaktinde
hüzünlü kalplerin can yoldaşı Ay bile bulutların arkasına saklanmıştı.
Şehirde bir sessizlik hâkimdi.
İnsanı ürperten bir sessizlik.
Kaldırımlar haykırmak istiyordu
gerçekleri ama ağzını kapatıyorlardı.
Neydi buna sebeb?
Ne oluyordu gecenin bir vaktinde?
Bir gönül hüsranı mı denmeliydi buna. Birisi şehri terk edişine bırakmıştı.
Neler oluyordu böyle? Deprem olsa bu kadar acıtmazdı. Ama biliyordum. Sadece yüreğimde
bir kor ateşi taşıdığımı biliyordum. Yasladım sırtımı şehrin kalesine. İnsanlar
evlerinden dışarıya çıkmaya cesaret edemiyordu. Masalındaki uyuyan devi birisi
uyandırmıştı. Nasıl da yakmıştı canımı giderken.
Başımı göğe kaldırdım ve
yıldızların güzelliğine baktım.
Orada öylece duruyorlardı.
Tek başlarına, kimsesiz bir
şekilde.
Hasret, özlem dedikleri şey buydu
sanırım. Ayaklarımı şehrin üstüne uzattım. Ellerimi göğsümde birleştirdim.
Gözümün önüne hayali geldi. "Olsun" dedim. Kaderime razı olup
sabretmeyi seçmiştim. Gözlerimden yağmur yağdı sanki. Geceye teşekkür edip
sessizce onu düşleyerek uykuya daldım...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder